Yapay zeka (AI), sürdürülebilirlik alanında büyük bir potansiyel taşır ve küresel çevresel sorunlara çözüm bulmada önemli bir rol oynar. Enerji verimliliğini artırmaktan kirleticileri izlemeye kadar, AI çeşitli şekillerde gezegenimize olumlu katkılar sağlar. Ancak, AI ve bağlı altyapısının hızla genişlemesiyle birlikte, bu teknolojinin çevresel etkilerinin de göz ardı edilmemesi gerekir.
AI’nin Çevresel Etkileri: Altyapı ve Enerji Tüketimi
AI’nin çevresel etkileri, öncelikle sistemlerini çalıştıran altyapılardan kaynaklanır. AI algoritmalarını çalıştıran sunucuları barındıran veri merkezleri, dünyadaki en fazla enerji tüketen tesisler arasında yer alır. Bu merkezler büyük miktarda elektrik tüketir ve çoğu bölgede hala fosil yakıtlardan elde edilen enerjiye dayanır; bu da sera gazı emisyonlarını artırır. Ayrıca, AI modellerinin karmaşıklığı ve ölçeği arttıkça enerji tüketimi de artar. Veri merkezi inşaatının hızla artması, AI teknolojisinin büyümesiyle birlikte bu tesislerin daha fazla kaynak tüketeceği anlamına gelir.
Veri Merkezlerinin Soğutulması ve Su Tüketimi
Bir diğer çevresel sorun ise bu devasa veri merkezlerinin soğutulması için kullanılan su tüketimidir. Su, ekipmanların sıcaklığını düzenlemek için kullanılır, ancak bu durum özellikle su kıtlığının ciddi bir sorun olduğu bölgelerde büyük bir problem teşkil eder. Veri merkezlerinin soğutulmasında kullanılan suyun yüksek miktarda olması, çevresel baskıyı artıran bir faktördür.
Elektronik Atıklar ve Nadir Minerallerin Üretimi
Veri merkezleri elektronik atık üretir ve bu atıklar, cıva ve kurşun gibi zararlı maddeler içerebilir. Bu da çevresel baskıyı daha da artırır. AI’nin çevresel etkilerinin bir başka önemli boyutu da, mikroçip gibi kritik bileşenlerin üretimi için gereken nadir minerallere olan bağımlılıktır. Bu mineraller, genellikle çevreye zarar veren yöntemlerle çıkarılır ve bu da toprak bozulması ve ekosistem tahribatı gibi sorunlara yol açar. AI talebi arttıkça, bu malzemelere duyulan ihtiyaç da artar ve bu da kırılgan ekosistemler üzerinde daha fazla baskı yaratır.
AI’nin Çevresel Etkilerini Azaltmak İçin Alınacak Adımlar
Bu çevresel zorluklara rağmen, AI, kendi etkisini azaltmak için değerli fırsatlar sunar. Bir çözüm, AI algoritmalarının verimliliğini artırmak, böylece enerji tüketimlerini azaltmaktır. Ayrıca, veri merkezlerinde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ve elektronik bileşenlerin geri dönüşüm programlarının etkin bir şekilde uygulanması, çevresel etkiyi azaltmada önemli adımlar olabilir.
Sürdürülebilir Politikalara İhtiyaç Var
Hükümetler ve işletmeler, AI’nin çevresel etkilerini düzenleyen politikalar oluşturmalı ve teknoloji endüstrisinde sürdürülebilir uygulamaları teşvik etmelidir. AI’nin çevresel sorunları çözme potansiyeli büyük olsa da, teknolojinin çevresel maliyetlerini de kabul etmek ve bunları ele almak gerekir. AI’nin geliştirilmesi ve uygulanmasında sürdürülebilirliğin entegrasyonu, çevreye olumlu katkılar sağlamakla birlikte olumsuz etkilerini en aza indirecektir.
Yeniliği Sorumlu Bir Şekilde Yönetmek
AI ve gezegenimizin geleceği, yeniliği sorumlu bir şekilde yönetme konusunda atılacak adımlara bağlıdır. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, çevresel etkilerin daha iyi yönetilmesi ve sürdürülebilir çözümlerin uygulanması önem kazanmaktadır. AI, gezegenimize katkı sağlarken çevresel etkilerini minimize etme yolunda atılacak adımlar, hem çevreyi hem de teknolojinin geleceğini olumlu şekilde şekillendirecektir.
Son yıllarda, hem varlık sahiplerinin hem de yöneticilerin UNPRI ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi küresel girişimleri giderek daha fazla benimsemesiyle, yatırımcıların ilgisinde ESG uyumlu yatırımlara doğru gözle görülür bir değişim yaşandı. Bu eğilime, sürdürülebilir yatırım seçeneklerine yönelik perakende talebinde gözle görülür bir artış eşlik ediyor. Bu değişimler, varlık sahiplerinin ve yöneticilerinin ESG hakkındaki duruşlarını ve yatırım karar alma süreçlerindeki rolünü net bir şekilde tanımlamaları için bir fırsat yaratıyor.
ESG faktörleri ile yatırım kararı alma arasındaki gelişen bağlantı, fonları ve varlık yönetimi sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Varlık sahipleri ve yöneticileri, önerilen herhangi bir işlemde veya yatırım kararında ESG hususlarını hesaba katmak konusunda kendilerini giderek daha fazla yükümlü buluyorlar. Bu, sürdürülebilirlik risklerinin uygun şekilde değerlendirilmesini ve yatırımların müvekkillerinin veya yararlanıcılarının ESG tercihleriyle uyumlu olmasını sağlar. Sonuç olarak, ESG konularının entegrasyonu yalnızca bir uyum çalışması olmaktan çıkıp varlık sahipleri ve yöneticileri için temel bir iş hususu haline geldi.
Bu gelişmeleri yakından takip ederek, işletmelerin ESG süreçlerinde ihtiyaçları olan entegrasyonu sağlama konusunda geniş deneyime sahibiz. Hizmetlerimiz, organizasyon düzeyinde stratejik ve operasyonel tavsiyeler sunmaktan, ESG ile ilgili stratejilerin başlatılmasına veya yatırım yapılmasına yardımcı olmaya kadar uzanır.
Kurumsal amaç, hesap verebilirlik ve operasyonel dayanıklılığa artan vurgu, kurumsal stratejiler kapsamında çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hususlarının önemini artırmaya devam ediyor.
Geçmişte bu tür konular genellikle finansal değeri azaltıcı olarak görülebilirken, artık sürdürülebilir iş uygulamalarının yalnızca riskleri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda şirketlerin değerini de artırdığına dair giderek artan bir farkındalık var. Her işletmenin farklı riskleri olsa da, iklim değişikliği etkisi, yolsuzluk gibi etik ihlaller, işçi hakları ihlalleri, modern kölelik ve insan hakları ihlalleri, cinsel taciz iddiaları, iş yeri kültürü ve vergi kaçakçılığı gibi konular yaygın riskler arasında yer alıyor.
İşletmelere, fırsatları yakalarken ESG risklerini etkili bir şekilde yönetmeye yönelik stratejileri anlamalarına ve uygulama süreçlerinde yol arkadaşı oluyoruz. Yönetişim, insan hakları, iklimle ilgili kaygılar ve topluluk katılımını kapsayan derin uzmanlığımızdan ve kapsamlı pazar bilgimizden yararlanarak, işletmelerin uzun vadeli dayanıklı temellerde, başarı bir ESG ortamını en sağlıklı yöntemlerle yönetecek stratejileri geliştiriyoruz.