

Avrupa Birliği’nin sürdürülebilirlik raporlama yükümlülükleri kapsamında şirketlerden talep edilen çifte önemlilik değerlendirmesi (Double Materiality Assessment – DMA), hem finansal risklerin hem de çevresel ve toplumsal etkilerin birlikte ele alınmasını gerektiriyor. Ancak uygulamada süreç; ayrıntılı, maliyetli ve bürokratik bulunuyordu. Bu nedenle EFRAG, Avrupa Komisyonu’nun yönlendirmesiyle şirketlerin işini kolaylaştıracak yeni bir yaklaşım geliştirdi.
EFRAG Sürdürülebilirlik Raporlama Kurulu üyesi Wim Bartels, yapılan değişikliklerin amacının “basitleştirmekten çok, süreci daha net hale getirmek” olduğunu vurguluyor.
● İş modeline dayalı başlangıç
Şirketler değerlendirmeye faaliyet yapılarından başlamalı. Örneğin enerji yoğun çalışan üreticiler veya hammaddeye bağımlı sektörlerde, karbon emisyonlarının “önemli” sayılması doğrudan kabul edilmeli.
● Sektör pratiği ve strateji dikkate alınmalı
Her bir konuyu uzun uzun puanlamak yerine, şirketin bulunduğu sektörün gerçekleri ve kendi stratejik öncelikleri dikkate alınarak raporlanacak konular daha hızlı belirlenebilecek.
● Brüt / net etkiler ayrımı
Genel kural, alınan önlemleri de hesaba katan “net” etki yaklaşımı olacak. Ancak büyük kazalar veya sürekli risk oluşturan durumlar söz konusuysa, bu kez “brüt” etkiler ayrıca raporlanmalı.
● Karar vericilere değerli bilgi sağlama
Yeni yaklaşım, gereksiz veri yığını üretmektense gerçekten anlamlı ve kullanılabilir bilgilerin öne çıkmasına odaklanıyor. Böylece raporlar hem şirketler hem de paydaşlar için daha işlevsel hale gelecek.
● Saha testleri ve nihai çerçeve
Yıl sonuna kadar gerçekleştirilecek testler ve geri bildirimlerle bu modelin son hali belirlenecek. Hedef, şirketler ile denetçiler için daha uygulanabilir ve pratik bir çerçeve oluşturmak.
İngiltere’de Kuruluşlar İçin Çifte Önemlilik Değerlendirmesi (DMA) Geçerli mi?
CSRD (Şirket Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi) ve buna bağlı uygulama standardı ESRS (Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları), yalnızca AB üyesi ülkelerde yerleşik şirketlere değil, AB içi faaliyet gösteren veya AB’de ekonomik kriterleri aşan şirketlere de uygulanacak şekilde tasarlanmıştır (Kaynak)
Brexit sonrası İngiltere, AB üyesi olmadığı için CSRD direkt olarak İngiltere merkezli şirketlere uygulanmıyor. Ancak, İngiltere menşeli şirketler AB içinde (örneğin Fransa, Almanya) faaliyet gösteriyor veya bu pazarlara ciddi ihracat yapıyorsa, CSRD kapsamına girebilirler
Ayrıca, İngiltere içinde faaliyet gösteren ama Türkiye’den veya başka ülkelerden ihracat/ithalat yapan şirketler, yalnızca AB’ye yönelik sürdürülebilirlik raporlaması gerekiyorsa CSRD’ye tabi olabilir.
İş Durumu;
● İngiltere merkezli, sadece İngiltere içinde faaliyet gösteren şirketler için CSRD/ESRS Uygun değil
● AB içinde faaliyet gösteriyor ya da AB’ye ihracat yapıyorsa (belirli eşikleri aşıyorsa) CSRD/ESRS Uygun olabilir
● Türkiye’de faaliyet + AB’ye veya İngiltere’ye ihracat yapan şirketler için ise CSRD/ESRS AB’ye ihracatta, AB şirketine yönelik reporting gerekebilir
Türkiye’deki Şirketler İçin Dikkat Edilecek Hususlar (İngiltere Dahil)
Eğer bir şirket hem Türkiye’de faaliyet gösteriyor, hem de İngiltere’ye veya AB ülkelerine ihracat/ithalat yapıyorsa, şu noktalara dikkat etmesi gerekir:
a. CSRD/Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlamasına Hazırlık
● AB hedef pazarlarına yönelik ihracat yapıyorsa veya AB içinde müdahil bir değeri varsa, CSRD kapsamına girme ihtimali ortaya çıkar. Bu durumda:
○ Çifte önemlilik değerlendirmesi (DMA) yapılmalı: hem “çevresel/toplumsal etkiler” (impact materiality), hem de “finansal etkiler” (financial materiality) analiz edilmeli
b. Değerlendirme Süreci Nasıl Yapılmalı?
Yeni EFRAG yaklaşımı öne çıkıyor:
1. İş Modeli Temelli Başlangıç: Sektörün ve iş modelinin risk/fırsat profiline göre başlamak önemli. Örneğin enerji ve hammadde yoğun şirketlerde karbon emisyonu doğrudan “önemli” kabul edilebilir.
2. Sektör Pratiği ve Strateji: Uzun puanlama yerine, sektör gerçekleri ve stratejik öncelikler dikkate alınarak hız sağlanabilir.
3. Brüt/Net Etki Ayrımı: Genel olarak net etkiler raporlanmalı, ancak büyük kazalarda brüt etkiler de ayrıca raporlanmalı.
4. Odaklı Bilgi: Gereksiz veri değil, karar vericiler için gerçekten faydalı bilgi üretilmeli.
5. Saha Testleri: Yıl sonuna kadar testler ve geri bildirimlerle çerçeve nihai hale getirilecek (EFRAG süreci)
● DMA sürecini planlayın ve belgeleyin: Değerlendirme kriterlerini, paydaşları, iş modeline dayalı yaklaşımı ve stratejik öncelikleri netleştirin
● Saha testlerine katılın: EFRAG’ın 2025 yılına kadar devam eden saha testlerine katkı sağlayabilir, geri bildirim verebilirsiniz
● Sistemi entegre edin: ESG veri toplama sistemleri, paydaş diyaloğu ve stratejik entegrasyon planları geliştirilmeli
İngiltere merkezli şirketler doğrudan CSRD/ESRS kapsamına girmez; ancak AB ile ciddi ilişki kurmuşlarsa (örneğin ihracat, operasyon) durum değerlendirilmelidir.
Son yıllarda, hem varlık sahiplerinin hem de yöneticilerin UNPRI ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi küresel girişimleri giderek daha fazla benimsemesiyle, yatırımcıların ilgisinde ESG uyumlu yatırımlara doğru gözle görülür bir değişim yaşandı. Bu eğilime, sürdürülebilir yatırım seçeneklerine yönelik perakende talebinde gözle görülür bir artış eşlik ediyor. Bu değişimler, varlık sahiplerinin ve yöneticilerinin ESG hakkındaki duruşlarını ve yatırım karar alma süreçlerindeki rolünü net bir şekilde tanımlamaları için bir fırsat yaratıyor.
ESG faktörleri ile yatırım kararı alma arasındaki gelişen bağlantı, fonları ve varlık yönetimi sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Varlık sahipleri ve yöneticileri, önerilen herhangi bir işlemde veya yatırım kararında ESG hususlarını hesaba katmak konusunda kendilerini giderek daha fazla yükümlü buluyorlar. Bu, sürdürülebilirlik risklerinin uygun şekilde değerlendirilmesini ve yatırımların müvekkillerinin veya yararlanıcılarının ESG tercihleriyle uyumlu olmasını sağlar. Sonuç olarak, ESG konularının entegrasyonu yalnızca bir uyum çalışması olmaktan çıkıp varlık sahipleri ve yöneticileri için temel bir iş hususu haline geldi.
Bu gelişmeleri yakından takip ederek, işletmelerin ESG süreçlerinde ihtiyaçları olan entegrasyonu sağlama konusunda geniş deneyime sahibiz. Hizmetlerimiz, organizasyon düzeyinde stratejik ve operasyonel tavsiyeler sunmaktan, ESG ile ilgili stratejilerin başlatılmasına veya yatırım yapılmasına yardımcı olmaya kadar uzanır.
Kurumsal amaç, hesap verebilirlik ve operasyonel dayanıklılığa artan vurgu, kurumsal stratejiler kapsamında çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hususlarının önemini artırmaya devam ediyor.
Geçmişte bu tür konular genellikle finansal değeri azaltıcı olarak görülebilirken, artık sürdürülebilir iş uygulamalarının yalnızca riskleri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda şirketlerin değerini de artırdığına dair giderek artan bir farkındalık var. Her işletmenin farklı riskleri olsa da, iklim değişikliği etkisi, yolsuzluk gibi etik ihlaller, işçi hakları ihlalleri, modern kölelik ve insan hakları ihlalleri, cinsel taciz iddiaları, iş yeri kültürü ve vergi kaçakçılığı gibi konular yaygın riskler arasında yer alıyor.
İşletmelere, fırsatları yakalarken ESG risklerini etkili bir şekilde yönetmeye yönelik stratejileri anlamalarına ve uygulama süreçlerinde yol arkadaşı oluyoruz. Yönetişim, insan hakları, iklimle ilgili kaygılar ve topluluk katılımını kapsayan derin uzmanlığımızdan ve kapsamlı pazar bilgimizden yararlanarak, işletmelerin uzun vadeli dayanıklı temellerde, başarı bir ESG ortamını en sağlıklı yöntemlerle yönetecek stratejileri geliştiriyoruz.