

Debt-for-nature swaps (DFNS), yani borç karşılığı doğa koruma anlaşmaları, gelişmekte olan ülkelerin dış borçlarının bir kısmını silerek, bu kaynakları çevresel koruma projelerine yönlendirmelerini sağlayan finansal mekanizmalardır. Bu anlaşmalar, hem borç yükünü hafifletir hem de doğa koruma çabalarını destekler.
Bir DFNS anlaşması şu şekilde işler:
1. Borç Satın Alma: Çevre kuruluşları veya finansal kurumlar, gelişmekte olan bir ülkenin dış borçlarını ikincil piyasadan satın alır.
2. Borç İndirimleri: Bu borçlar, belirli bir indirim oranıyla geri ödenir.
3. Yatırım Taahhüdü: Ülke, bu indirimle elde edilen tasarrufu doğa koruma projelerine yatırma taahhüdünde bulunur.
Bu süreç, ülkenin borç yükünü azaltırken, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliği teşvik eder.
Uluslararası Uygulamalar ve Potansiyel
DFNS mekanizması, 1987’de Bolivya ile Conservation International arasında yapılan ilk anlaşmadan bu yana dünya genelinde 140’tan fazla kez uygulanmıştır . Öne çıkan örnekler:
● Ekvador: 1,6 milyar dolarlık borç, 644 milyon dolara geri alındı ve yıllık 18 milyon dolar, 20 yıl boyunca Galapagos Adaları’ndaki deniz koruma alanlarına yönlendirildi .
● Belize: The Nature Conservancy ile yapılan anlaşma, ülkenin dış borcunun %10’unu sildi ve mercan resiflerinin korunmasına yönelik projelere fon sağladı .
● Seyşeller: 2018’de ilk “mavi tahvil” ihracıyla deniz ekosistemlerini koruma amaçlı finansman sağlandı.
100 Milyar Dolarlık Potansiyel
Uluslararası Çevre ve Kalkınma Enstitüsü (IIED) ve diğer kuruluşlar, DFNS mekanizmalarının, gelişmekte olan ülkelerdeki borçların bir kısmının silinmesiyle 100 milyar dolara kadar çevresel finansman yaratma potansiyeline sahip olduğunu öne sürüyor .
DFNS mekanizması, bazı eleştirilerle karşı karşıyadır:
● Sınırlı Borç Azaltımı: Uygulanan anlaşmaların çoğu, toplam dış borcun küçük bir kısmını kapsar.
● Yönetim ve Şeffaflık Sorunları: Fonların etkin kullanımı ve izlenmesi konusunda zorluklar yaşanabilir.
● Alternatif Finansman Kaynakları: Bu tür anlaşmalar, diğer finansman kaynaklarının yerine geçebilir, bu da sürdürülebilirliği etkileyebilir.
Türkiye, DFNS mekanizmasına doğrudan dahil olmamış olsa da, çevresel projeler için benzer finansman modelleri üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Örneğin, Karaburun ve İldır Körfezi gibi bölgelerde özel çevre koruma alanları oluşturulmuş ve bu alanların korunması için çeşitli fonlama yöntemleri araştırılmaktadır.
DFNS, gelişmekte olan ülkeler için borç yükünü hafifletirken, çevresel sürdürülebilirliği teşvik eden etkili bir araçtır. Ancak, bu mekanizmaların etkinliği, şeffaflık, yönetim ve uluslararası işbirliği gibi faktörlere bağlıdır. Türkiye’nin bu tür mekanizmalara dahil olması, çevresel projelerin finansmanında yeni bir dönemin başlangıcını işaret edebilir.
İngiltere Kaynaklı Dönüşüm Sürecine Türkiye Perspektifinden Debt-for-Nature Swaps
Debt-for-Nature Swaps (DFNS), yani borç karşılığı doğa koruma anlaşmaları, gelişmekte olan ülkelerin dış borçlarının bir kısmını silinmesi karşılığında çevresel projelere kaynak ayrılmasını sağlayan yenilikçi finansal araçlardır. Bu mekanizma, hem borç sürdürülebilirliğini gözetirken hem de doğa koruma hedeflerini finanse eder.
İngiltere’nin Rolü: Fon Sağlayıcı ve Politika Düzeyinde Destekçi
● Politika Reformları ve Finansal Destek:
İngiltere, DFNS mekanizmalarının finansmanına ve yasal altyapısına destek olmaya hazır olduğunu duyurmuş, özellikle Güney Afrika gibi ülkeler için Debt Act reformlarını düşündüğünü belirtmiştir Parlamento Komiteleri.
● Yeşil Finansman Piyasasının Büyümesi:
Londra Borsası’ndaki ESG temalı finansal ürünlere olan talep artarken, Sustainable Finance segmentine dahil edilen yeşil ve sürdürülebilirlik odaklı ihraçların toplam değeri Şubat 2025 itibarıyla 26,1 milyar sterlini bulmuştur. DFNS konusunda da bu eğilimin artacağı öngörülmektedir tisegroup.com.
● Kurumsal Yatırımcı Katılımı:
İngiltere merkezli Legal & General (L&G) gibi büyük yatırım kuruluşları, Ecuador, Gabon ve Belize’de gerçekleştirilen DFNS projelerinde aktif rol almış, özellikle 2023 ve 2024’te Galapagos ve Amazon çevresine önemli yatırım sağlamıştır
Şirketler İçin Dolaylı Fırsatlar
İngiltere–Türkiye arasında ticaret yapan bir şirket doğrudan DFNS sürecine dahil olmasa da, bu mekanizmanın yaratacağı fırsatlardan dolaylı yollarla yararlanabilir. İşte yollar:
● Proje Ortaklığı ve Tedarik Zinciri Katılımı:
Türkiye’de DFNS kapsamında fonlanan çevresel projelerde (örneğin ekosistem yönetimi ya da biyolojik çeşitlilik alanlarında) yerel iş ortakları, yükleniciler veya tedarikçi olarak yer almak fırsat olabilir.
● ESG Uyumlu İş Modelleri:
İngiltere merkezli finans kuruluşları, sürdürülebilirlik kriterlerini karşılayan tedarikçilerle çalışmayı tercih ediyor. Bu alanda uyumlu projeler geliştiren ve aktif olan şirketler, hem finansman hem de kurumsal itibar açısından avantaj sağlar..
● Uluslararası Yeşil Fonlara Erişim:
İngiltere merkezli finans kuruluşları, sürdürülebilirlik kriterlerini karşılayan tedarikçilerle çalışmayı tercih ediyor. DFNS kapsamında geliştirilen projelerde aktif olmak, şirketlere hem finansal hem de kurumsal itibar açısından avantaj sağlayabilir.
● Politika ve Finansal Ortamın Gelişimi:
İngiltere’nin DFNS ve benzeri sürdürülebilir finansman yöntemlerine desteği, global ölçekte finansal mekanizmaların gelişmesine zemin hazırlıyor. Türkiye’den şirketler, bu değişimden faydalanacak şekilde stratejiler geliştirebilir.
Gelişmekte Olan Fırsatlar ve Sürdürülebilir İş Stratejileri
DFNS anlaşmaları doğrudan şirketlere değil, çoğunlukla hükümetlere yöneliktir. Ancak bu mekanizmanın ortaya çıkardığı çevresel projeler ve fon kaynakları, şirketler için önemli bir dolaylı değer oluşturur.
İngiltere merkezli aktörlerin rolü:
● Kamu politikası desteği ve yasal altyapı iyileştirmeleri Parlamento Komiteleri
● Yeşil finansman piyasalarının büyümesi ve kurumsal yatırımcıların ilgisitisegroup.comgroup.legalandgeneral.com
İngiltere–Türkiye ticaret yapan bir şirket, borç karşılığı doğa koruma mekanizmalarına doğrudan erişemese de:
● DFNS projelerinde tedarikçi ya da iş ortağı rolü üstlenerek,
● ESG uyumlu iş modelleriyle İngiltere kaynaklı fonlara erişim sağlayarak,
● Yeşil finansman trendlerini yakından takip edip iş stratejilerini buna göre şekillendirerek
Anlamlı fırsatlar yakalayabilir.
Son yıllarda, hem varlık sahiplerinin hem de yöneticilerin UNPRI ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi küresel girişimleri giderek daha fazla benimsemesiyle, yatırımcıların ilgisinde ESG uyumlu yatırımlara doğru gözle görülür bir değişim yaşandı. Bu eğilime, sürdürülebilir yatırım seçeneklerine yönelik perakende talebinde gözle görülür bir artış eşlik ediyor. Bu değişimler, varlık sahiplerinin ve yöneticilerinin ESG hakkındaki duruşlarını ve yatırım karar alma süreçlerindeki rolünü net bir şekilde tanımlamaları için bir fırsat yaratıyor.
ESG faktörleri ile yatırım kararı alma arasındaki gelişen bağlantı, fonları ve varlık yönetimi sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Varlık sahipleri ve yöneticileri, önerilen herhangi bir işlemde veya yatırım kararında ESG hususlarını hesaba katmak konusunda kendilerini giderek daha fazla yükümlü buluyorlar. Bu, sürdürülebilirlik risklerinin uygun şekilde değerlendirilmesini ve yatırımların müvekkillerinin veya yararlanıcılarının ESG tercihleriyle uyumlu olmasını sağlar. Sonuç olarak, ESG konularının entegrasyonu yalnızca bir uyum çalışması olmaktan çıkıp varlık sahipleri ve yöneticileri için temel bir iş hususu haline geldi.
Bu gelişmeleri yakından takip ederek, işletmelerin ESG süreçlerinde ihtiyaçları olan entegrasyonu sağlama konusunda geniş deneyime sahibiz. Hizmetlerimiz, organizasyon düzeyinde stratejik ve operasyonel tavsiyeler sunmaktan, ESG ile ilgili stratejilerin başlatılmasına veya yatırım yapılmasına yardımcı olmaya kadar uzanır.
Kurumsal amaç, hesap verebilirlik ve operasyonel dayanıklılığa artan vurgu, kurumsal stratejiler kapsamında çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hususlarının önemini artırmaya devam ediyor.
Geçmişte bu tür konular genellikle finansal değeri azaltıcı olarak görülebilirken, artık sürdürülebilir iş uygulamalarının yalnızca riskleri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda şirketlerin değerini de artırdığına dair giderek artan bir farkındalık var. Her işletmenin farklı riskleri olsa da, iklim değişikliği etkisi, yolsuzluk gibi etik ihlaller, işçi hakları ihlalleri, modern kölelik ve insan hakları ihlalleri, cinsel taciz iddiaları, iş yeri kültürü ve vergi kaçakçılığı gibi konular yaygın riskler arasında yer alıyor.
İşletmelere, fırsatları yakalarken ESG risklerini etkili bir şekilde yönetmeye yönelik stratejileri anlamalarına ve uygulama süreçlerinde yol arkadaşı oluyoruz. Yönetişim, insan hakları, iklimle ilgili kaygılar ve topluluk katılımını kapsayan derin uzmanlığımızdan ve kapsamlı pazar bilgimizden yararlanarak, işletmelerin uzun vadeli dayanıklı temellerde, başarı bir ESG ortamını en sağlıklı yöntemlerle yönetecek stratejileri geliştiriyoruz.