İş hukuku, işçi ve işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen, işçi hakları, çalışma koşulları, iş güvenliği, ücretler ve sosyal güvence gibi konuları ele alan bir hukuk dalıdır. İş hukuku, bireysel iş ilişkileri (örneğin, iş sözleşmesi ve işçinin hakları) ile toplu iş ilişkilerini (sendikalar ve toplu iş sözleşmeleri) kapsar. Ayrıca, iş sağlığı ve güvenliği, çalışma saatleri, fazla mesai, yıllık izin gibi konularda işçi lehine düzenlemeler içerir. Devletin iş hayatına müdahale ederek işçiyi koruma amacı güttüğü bu hukuk dalı, sosyal devlet ilkesinin de bir yansımasıdır.
İş hukukunun temel amacı, işçi ile işveren arasındaki güç dengesizliğini dengelemek ve işçi haklarını koruma altına almaktır. Bu sayede, işçi ve işveren arasındaki hukuki ilişkiler adil bir zemine oturtulmaya çalışılır.
İş Hukukundan Açılan Davalar Nelerdir?
İş hukukunda en sık karşılaşılan davalar, işçi ve işveren arasında çıkan uyuşmazlıkların çözümüne yönelik davalardır. Bu davalar çeşitli konularda açılabilir:
Kıdem ve İhbar Tazminatı Davaları: İşçilerin işten çıkarılması veya istifa etmesi durumunda, iş sözleşmesine ve yasal mevzuata göre kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanabilirler. İşverenin bu tazminatları ödememesi durumunda işçi, dava açarak haklarını talep edebilir.
Fazla Mesai Ücretleri Davaları: İşçilerin haftalık çalışma saatlerinin üzerinde çalıştıkları fazla mesai saatleri için işveren tarafından ödeme yapılmaması durumunda, işçiler bu alacakları için dava açabilir.
Haksız Fesih Davaları: İş sözleşmesinin işveren tarafından haklı bir neden olmadan feshedilmesi durumunda, işçi haksız fesih nedeniyle işe iade davası açabilir. İşe iade kararı alınırsa işçi işine geri dönebilir ya da işveren tazminat ödemek zorunda kalabilir.
İş Kazası ve Meslek Hastalığı Davaları: İş kazası veya meslek hastalığı sonucu zarar gören işçiler, işverene karşı maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Bu davalarda, işverenin iş güvenliği önlemlerini alıp almadığı ve kusur durumu değerlendirilir.
Ücret Alacağı Davaları: İşçinin çalıştığı döneme ait ödenmemiş maaş, prim veya diğer yan haklar için işverene karşı açılan davalardır.
Sendikal Tazminat Davaları: İşçinin sendikal faaliyetleri nedeniyle işten çıkarılması veya iş koşullarının kötüleştirilmesi durumunda, sendikal haklarının ihlali nedeniyle tazminat talepli davalar açılabilir.
İş Hukuku Davaları Ne Kadar Sürer?
İş hukuku davalarının süresi, davanın niteliğine, tarafların savunmalarına ve mahkemenin yoğunluğuna bağlı olarak değişebilir. Ancak genel bir bakış açısıyla iş hukuku davalarının süresine ilişkin şunlar söylenebilir:
Kıdem ve İhbar Tazminatı Davaları: Bu tür davalar genellikle ortalama 6 ay ile 1,5 yıl arasında sonuçlanabilir. Mahkemelerin iş yüküne ve dosyanın karmaşıklığına göre süre uzayabilir.
Fazla Mesai ve Ücret Alacağı Davaları: Bu tür davalar da genellikle 6 ay ile 1 yıl arasında sonuçlanabilir. Tarafların uzlaşması veya delillerin hızlıca sunulması davanın süresini kısaltabilir.
İşe İade Davaları: İşe iade davaları, diğer iş davalarına göre daha hızlı sonuçlanma eğilimindedir. Genellikle 6 ay içinde sonuçlanabilir. Ancak bu süre, itirazlar ve temyiz süreçleri ile uzayabilir.
İş Kazası ve Meslek Hastalığı Davaları: Bu tür davalar daha karmaşık olabilir ve delillerin toplanması, bilirkişi raporları gibi süreçler nedeniyle 1 yıl ile 3 yıl arasında sürebilir.
Sendikal Tazminat Davaları: Bu davaların süresi de diğer davalara benzer şekilde 1-2 yıl arasında değişebilir. Delillerin ve savunmaların yoğunluğu davanın süresini etkileyen önemli bir faktördür.
İş hukuku, işçi ve işveren ilişkilerini düzenleyen, işçilerin haklarını koruyan bir hukuk dalıdır. İş hukukundan açılan davalar genellikle tazminat, iş kazaları, haksız fesih ve ücret alacaklarına dayanmaktadır. İş hukuku davalarının süresi davanın türüne ve mahkemenin yoğunluğuna göre değişiklik gösterebilir. Genel olarak bu davalar ortalama 6 ay ile 2 yıl arasında sonuçlanmaktadır, ancak bazı karmaşık davalar daha uzun sürebilir. Tarafların uzlaşması, sürecin hızlanmasında önemli bir rol oynayabilir.
Son yıllarda, hem varlık sahiplerinin hem de yöneticilerin UNPRI ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi küresel girişimleri giderek daha fazla benimsemesiyle, yatırımcıların ilgisinde ESG uyumlu yatırımlara doğru gözle görülür bir değişim yaşandı. Bu eğilime, sürdürülebilir yatırım seçeneklerine yönelik perakende talebinde gözle görülür bir artış eşlik ediyor. Bu değişimler, varlık sahiplerinin ve yöneticilerinin ESG hakkındaki duruşlarını ve yatırım karar alma süreçlerindeki rolünü net bir şekilde tanımlamaları için bir fırsat yaratıyor.
ESG faktörleri ile yatırım kararı alma arasındaki gelişen bağlantı, fonları ve varlık yönetimi sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Varlık sahipleri ve yöneticileri, önerilen herhangi bir işlemde veya yatırım kararında ESG hususlarını hesaba katmak konusunda kendilerini giderek daha fazla yükümlü buluyorlar. Bu, sürdürülebilirlik risklerinin uygun şekilde değerlendirilmesini ve yatırımların müvekkillerinin veya yararlanıcılarının ESG tercihleriyle uyumlu olmasını sağlar. Sonuç olarak, ESG konularının entegrasyonu yalnızca bir uyum çalışması olmaktan çıkıp varlık sahipleri ve yöneticileri için temel bir iş hususu haline geldi.
Bu gelişmeleri yakından takip ederek, işletmelerin ESG süreçlerinde ihtiyaçları olan entegrasyonu sağlama konusunda geniş deneyime sahibiz. Hizmetlerimiz, organizasyon düzeyinde stratejik ve operasyonel tavsiyeler sunmaktan, ESG ile ilgili stratejilerin başlatılmasına veya yatırım yapılmasına yardımcı olmaya kadar uzanır.
Kurumsal amaç, hesap verebilirlik ve operasyonel dayanıklılığa artan vurgu, kurumsal stratejiler kapsamında çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hususlarının önemini artırmaya devam ediyor.
Geçmişte bu tür konular genellikle finansal değeri azaltıcı olarak görülebilirken, artık sürdürülebilir iş uygulamalarının yalnızca riskleri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda şirketlerin değerini de artırdığına dair giderek artan bir farkındalık var. Her işletmenin farklı riskleri olsa da, iklim değişikliği etkisi, yolsuzluk gibi etik ihlaller, işçi hakları ihlalleri, modern kölelik ve insan hakları ihlalleri, cinsel taciz iddiaları, iş yeri kültürü ve vergi kaçakçılığı gibi konular yaygın riskler arasında yer alıyor.
İşletmelere, fırsatları yakalarken ESG risklerini etkili bir şekilde yönetmeye yönelik stratejileri anlamalarına ve uygulama süreçlerinde yol arkadaşı oluyoruz. Yönetişim, insan hakları, iklimle ilgili kaygılar ve topluluk katılımını kapsayan derin uzmanlığımızdan ve kapsamlı pazar bilgimizden yararlanarak, işletmelerin uzun vadeli dayanıklı temellerde, başarı bir ESG ortamını en sağlıklı yöntemlerle yönetecek stratejileri geliştiriyoruz.