Ticari marka hukuku, şirketlerin markalarının korunması ve marka sahibinin haklarının korunmasıyla ilgilenen bir hukuk alanıdır. Bu hukuk dalı, markaların tescili, kullanımı, korunması ve ihlal edilmesi durumunda alınabilecek yasal önlemleri kapsar. Marka ihlali, bir markanın izinsiz kullanılması veya benzer bir markanın kullanılmasıyla ortaya çıkar ve marka sahibinin itibarına, ticari faaliyetlerine ve karlılığına zarar verebilir.
Marka İhlali Nedir?
Marka ihlali, marka sahibinin izni olmadan başka bir tarafın markasını kullanması veya benzer bir markayı kullanarak marka sahibinin haklarını ihlal etmesidir. Örneğin, bir şirketin markasını, benzer ürünlerde veya hizmetlerde kullanarak, tüketiciler arasında markalar arasında karışıklık yaratabilir veya marka sahibinin itibarını zedelebilir.
Lüks moda markası Coach, California’da açtığı dava ile Gap Inc.’e ait Old Navy markasının sweatshirt’lerindeki “Coach” yazısının marka ihlali olduğunu iddia ediyor.
Coach ana markası Tapestry Inc., bu ürünleri tüketicilerin markaları arasında karışıklık yaratabileceği ve kendi uzun yıllardır kurduğu itibarına zarar verebileceği gerekçesiyle dava açtı. Başvuruda, Gap Inc.’in “davranışının adil olmadığını” kabul etmek ve “Coach’un Kaliforniya ve tüm dünyada ortak hukuk ticari marka haklarına sahip olduğunu ve bu haklardan yararlandığını” yeniden teyit etmek gibi tazminat tercihlerini sıraladı. Dava, markaların korunması açısından önemli noktaları gündeme getiriyor.
Marka Hakları ve Korunması
Marka, bir şirketin ürün veya hizmetlerini diğerlerinden ayırt etmeye yarayan isim, logo, slogan veya semboldür. Şirketler için marka, tüketicilerin güvenini kazanmak ve başarıyı sürdürmek için önemli bir unsurdur. Ancak taklit ürünler, tüketicileri yanıltarak hem markanın itibarına zarar verir hem de haksız kazanç sağlar. Bu nedenle marka tescili ve takibi büyük önem taşır.
Davanın Önemi
Coach’un açtığı dava, markaların korunması konusundaki hassasiyeti bir kez daha ortaya koyuyor. Dava, şu açılardan önemli:
Şirketlerin Ticari Marka Hukuku Konusunda Alması Gereken Önlemler
Marka Tescili ve Koruma: Şirketler, markalarını tescil ettirmeli ve korumalıdır. Marka tescili, markanın yasal olarak tanınması ve korunması için önemlidir.
Marka İzleme ve İhlal Takibi: Şirketler, markalarının izinsiz kullanımını veya benzer markaların kullanımını izlemeli ve ihlalleri tespit ettiğinde hızlı bir şekilde harekete geçmelidir.
Marka Lisanslama ve İzinler: Şirketler, markalarını lisanslayarak veya izin vererek kontrol altında tutmalı ve marka kullanımını sıkı bir şekilde denetlemelidir.
Çalışan Eğitimi: Şirket çalışanlarına, marka hakları konusunda eğitim verilmeli ve marka koruma politikalarına uymaları sağlanmalıdır.
Hukuki Danışmanlık: Şirketler, marka hukuku konusunda uzman bir hukuk danışmanından destek almalı ve marka ihlali durumlarında hızlı ve etkili bir şekilde hareket etmelidir.
Rekabet İncelemesi: Şirketler, benzer markaların piyasada nasıl kullanıldığını ve rekabetçi ortamı dikkatlice incelemeli ve marka stratejilerini buna göre ayarlamalıdır.
Son yıllarda, hem varlık sahiplerinin hem de yöneticilerin UNPRI ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi küresel girişimleri giderek daha fazla benimsemesiyle, yatırımcıların ilgisinde ESG uyumlu yatırımlara doğru gözle görülür bir değişim yaşandı. Bu eğilime, sürdürülebilir yatırım seçeneklerine yönelik perakende talebinde gözle görülür bir artış eşlik ediyor. Bu değişimler, varlık sahiplerinin ve yöneticilerinin ESG hakkındaki duruşlarını ve yatırım karar alma süreçlerindeki rolünü net bir şekilde tanımlamaları için bir fırsat yaratıyor.
ESG faktörleri ile yatırım kararı alma arasındaki gelişen bağlantı, fonları ve varlık yönetimi sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Varlık sahipleri ve yöneticileri, önerilen herhangi bir işlemde veya yatırım kararında ESG hususlarını hesaba katmak konusunda kendilerini giderek daha fazla yükümlü buluyorlar. Bu, sürdürülebilirlik risklerinin uygun şekilde değerlendirilmesini ve yatırımların müvekkillerinin veya yararlanıcılarının ESG tercihleriyle uyumlu olmasını sağlar. Sonuç olarak, ESG konularının entegrasyonu yalnızca bir uyum çalışması olmaktan çıkıp varlık sahipleri ve yöneticileri için temel bir iş hususu haline geldi.
Bu gelişmeleri yakından takip ederek, işletmelerin ESG süreçlerinde ihtiyaçları olan entegrasyonu sağlama konusunda geniş deneyime sahibiz. Hizmetlerimiz, organizasyon düzeyinde stratejik ve operasyonel tavsiyeler sunmaktan, ESG ile ilgili stratejilerin başlatılmasına veya yatırım yapılmasına yardımcı olmaya kadar uzanır.
Kurumsal amaç, hesap verebilirlik ve operasyonel dayanıklılığa artan vurgu, kurumsal stratejiler kapsamında çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hususlarının önemini artırmaya devam ediyor.
Geçmişte bu tür konular genellikle finansal değeri azaltıcı olarak görülebilirken, artık sürdürülebilir iş uygulamalarının yalnızca riskleri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda şirketlerin değerini de artırdığına dair giderek artan bir farkındalık var. Her işletmenin farklı riskleri olsa da, iklim değişikliği etkisi, yolsuzluk gibi etik ihlaller, işçi hakları ihlalleri, modern kölelik ve insan hakları ihlalleri, cinsel taciz iddiaları, iş yeri kültürü ve vergi kaçakçılığı gibi konular yaygın riskler arasında yer alıyor.
İşletmelere, fırsatları yakalarken ESG risklerini etkili bir şekilde yönetmeye yönelik stratejileri anlamalarına ve uygulama süreçlerinde yol arkadaşı oluyoruz. Yönetişim, insan hakları, iklimle ilgili kaygılar ve topluluk katılımını kapsayan derin uzmanlığımızdan ve kapsamlı pazar bilgimizden yararlanarak, işletmelerin uzun vadeli dayanıklı temellerde, başarı bir ESG ortamını en sağlıklı yöntemlerle yönetecek stratejileri geliştiriyoruz.