Avrupa Parlamentosu, 8 Mart 2024 tarihinde, Avrupa Birliği’nin kara ve deniz alanlarının %20’sini 2030 yılına kadar restore etmeyi amaçlayan tarihi bir yasayı kabul etti. Bu yasa, “Doğa İyileştirme Yasası” olarak adlandırılıyor ve Avrupa’da doğa koruma alanlarını genişletmek ve bozulmuş ekosistemleri onarmak için en kapsamlı girişimlerden biri olarak kabul ediliyor.
Avrupa Parlamentosu’nun aldığı bu karar, iklim krizi ve biyoçeşitlilik kaybı gibi küresel çevresel sorunlarla mücadele etmek için acil bir gereklilik olarak ortaya çıkmıştır. Avrupa Birliği, doğal yaşam alanlarının kaybını durdurmak ve biyoçeşitliliği artırmak için çeşitli çabalarıyla öne çıkmaktadır. Ancak, bu yeni yasa, doğanın restorasyonunu daha sistematik ve kapsamlı bir şekilde ele almaktadır.
Yasanın Önemli Noktaları:
Hedefler:
Ekosistemlerin Kurtarılması: Avrupa’nın farklı bölgelerinde bulunan ormanlar, sulak alanlar, nehirler ve denizler gibi ekosistemlerin restorasyonu, biyoçeşitliliğin artırılmasına ve doğal yaşam alanlarının korunmasına katkı sağlayacaktır. Bu, birçok tehdit altındaki türün hayatta kalmasına yardımcı olacak ve ekosistemlerin sağlık ve dayanıklılığını artıracaktır.
Genel: AB kara ve deniz alanlarının en az %20’sini 2030 yılına kadar restore etmek.
Habitatlar: Yasayla koruma altına alınan habitatların %30’u 2030’a kadar, %60’ı 2040’a kadar ve %90’ı 2050’ye kadar iyi duruma getirilmeli.
Natura 2000: 2030’a kadar öncelikli olarak Natura 2000 alanlarına odaklanılmalıdır.
Tarım: Üç göstergeden en az ikisinde ilerleme sağlanması gerekiyor: çayır kelebek indeksi, yüksek çeşitlilikli arazi yapısı unsurlarına sahip tarım arazisi oranı ve tarım arazisi mineral topraklarındaki organik karbon stoku.
Bataklık: Drenajı bozulmuş turbalık alanlarının %30’u 2030’a kadar, %40’ı 2040’a kadar ve %50’si 2050’ye kadar restore edilmeli.
Ormanlar: Orman ekosistemlerinde çeşitli göstergelerde olumlu bir eğilim sağlanmalı ve ek olarak 3 milyar ağaç dikilmelidir.
Nehirler: En az 25.000 km nehrin doğal akışına döndürülmesi gerekiyor.
Şehir Alanları: Kentsel yeşil alanların ve ağaçlık alanlarının toplam ulusal alanlarında net bir kayıp olmamalıdır.
İklim Değişikliği ile Mücadele: Doğal ekosistemlerin restore edilmesi, karbon depolama kapasitesini artırarak iklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sağlayacaktır. Ormanların yeniden ağaçlandırılması, sulak alanların yeniden canlandırılması ve deniz tabanlarının restore edilmesi gibi uygulamalar, atmosferdeki karbondioksit seviyelerini azaltabilir ve iklim değişikliğinin etkilerini hafifletebilir.
Sürdürülebilir Kalkınma: Doğal ekosistemlerin restore edilmesi, sürdürülebilir bir gelecek için temel bir öneme sahiptir. Sağlıklı ekosistemler, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan su ve gıda kaynaklarını sağlayabilir. Ayrıca, doğal yaşam alanlarının restorasyonu, turizm ve rekreasyon gibi ekonomik faaliyetler için yeni fırsatlar yaratabilir.
Uygulama:
Üye ülkeler, yasanın hedeflerine ulaşmak için ulusal planlar hazırlamak ve uygulamak zorunda.
Yasanın Kabulü Hakkında:
Yasa, Avrupa Parlamentosu’nda 429’a karşı 199 oyla kabul edildi. Çevre grupları ve bilim insanları yasayı büyük bir sevinçle karşıladılar. Yasanın, Avrupa’daki biyolojik çeşitliliği korumaya ve iklim değişikliğiyle mücadeleye önemli katkılar sağlayacağı umuluyor.
Yasanın Uygulanması:
Yasanın uygulanması, önümüzdeki yıllarda AB ve üye ülkeler için önemli bir görev olacak. Üye ülkeler, ulusal planlar hazırlamak ve uygulamak için birlikte çalışmak zorunda. AB, finansman ve teknik destek sağlayarak üye ülkelere yardımcı olacak.
Son Gelişmeler:
Avrupa Komisyonu, yasanın uygulanmasına ilişkin bir rehber belge yayınladı.
Birçok üye ülke, ulusal planlarını hazırlamaya başladı.
AB, yasanın finansmanı için kaynak ayırmaya başladı.
Bu yasanın kabul edilmesiyle birlikte, Avrupa Birliği’nin doğal ekosistemleri koruma ve restore etme çabaları daha da güçlenecek. Ancak, bu hedeflere ulaşmak için politika yapıcıların, bilim insanlarının ve toplumun geniş kesimlerinin birlikte çalışması ve kaynakları etkin bir şekilde kullanması gerekmektedir.
Doğa restorasyonu, sadece Avrupa Birliği için değil, tüm dünya için önemli bir öncelik haline gelmiştir. Diğer bölgeler ve ülkeler, benzer hedeflere ulaşmak için bu tür önemli adımları atmaya teşvik edilmelidir. Doğa İyileştirme Yasası, Avrupa’da doğa koruma için önemli bir dönüm noktasıdır. Yasanın başarıyla uygulanması, Avrupa’daki biyolojik çeşitliliği korumaya ve iklim değişikliğiyle mücadeleye önemli katkılar sağlayabilir. Ancak, bu sadece politikacıların sorumluluğunda değildir; her bireyin, doğal çevreyi koruma ve restore etme çabalarına katkıda bulunma sorumluluğu vardır. Bu şekilde, gelecek nesillere daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir dünya bırakabiliriz.
Not: Yasanın uygulanmasıyla ilgili son gelişmeler için lütfen yukarıdaki kaynaklara bakınız.
Son yıllarda, hem varlık sahiplerinin hem de yöneticilerin UNPRI ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi küresel girişimleri giderek daha fazla benimsemesiyle, yatırımcıların ilgisinde ESG uyumlu yatırımlara doğru gözle görülür bir değişim yaşandı. Bu eğilime, sürdürülebilir yatırım seçeneklerine yönelik perakende talebinde gözle görülür bir artış eşlik ediyor. Bu değişimler, varlık sahiplerinin ve yöneticilerinin ESG hakkındaki duruşlarını ve yatırım karar alma süreçlerindeki rolünü net bir şekilde tanımlamaları için bir fırsat yaratıyor.
ESG faktörleri ile yatırım kararı alma arasındaki gelişen bağlantı, fonları ve varlık yönetimi sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Varlık sahipleri ve yöneticileri, önerilen herhangi bir işlemde veya yatırım kararında ESG hususlarını hesaba katmak konusunda kendilerini giderek daha fazla yükümlü buluyorlar. Bu, sürdürülebilirlik risklerinin uygun şekilde değerlendirilmesini ve yatırımların müvekkillerinin veya yararlanıcılarının ESG tercihleriyle uyumlu olmasını sağlar. Sonuç olarak, ESG konularının entegrasyonu yalnızca bir uyum çalışması olmaktan çıkıp varlık sahipleri ve yöneticileri için temel bir iş hususu haline geldi.
Bu gelişmeleri yakından takip ederek, işletmelerin ESG süreçlerinde ihtiyaçları olan entegrasyonu sağlama konusunda geniş deneyime sahibiz. Hizmetlerimiz, organizasyon düzeyinde stratejik ve operasyonel tavsiyeler sunmaktan, ESG ile ilgili stratejilerin başlatılmasına veya yatırım yapılmasına yardımcı olmaya kadar uzanır.
Kurumsal amaç, hesap verebilirlik ve operasyonel dayanıklılığa artan vurgu, kurumsal stratejiler kapsamında çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hususlarının önemini artırmaya devam ediyor.
Geçmişte bu tür konular genellikle finansal değeri azaltıcı olarak görülebilirken, artık sürdürülebilir iş uygulamalarının yalnızca riskleri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda şirketlerin değerini de artırdığına dair giderek artan bir farkındalık var. Her işletmenin farklı riskleri olsa da, iklim değişikliği etkisi, yolsuzluk gibi etik ihlaller, işçi hakları ihlalleri, modern kölelik ve insan hakları ihlalleri, cinsel taciz iddiaları, iş yeri kültürü ve vergi kaçakçılığı gibi konular yaygın riskler arasında yer alıyor.
İşletmelere, fırsatları yakalarken ESG risklerini etkili bir şekilde yönetmeye yönelik stratejileri anlamalarına ve uygulama süreçlerinde yol arkadaşı oluyoruz. Yönetişim, insan hakları, iklimle ilgili kaygılar ve topluluk katılımını kapsayan derin uzmanlığımızdan ve kapsamlı pazar bilgimizden yararlanarak, işletmelerin uzun vadeli dayanıklı temellerde, başarı bir ESG ortamını en sağlıklı yöntemlerle yönetecek stratejileri geliştiriyoruz.