Avrupa Birliği (AB), iklim değişikliğiyle mücadele ve 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefleri doğrultusunda çeşitli politikalar hayata geçirmektedir. Bu politikaların en yenilerinden biri olan Çapraz Sınır Karbon Mekanizması (CBAM – Carbon BorderAdjustment Mechanism), AB’nin Yeşil Mutabakat (European Green Deal) hedeflerini desteklemek amacıyla geliştirilmiştir. CBAM, AB’ye ithal edilen karbon yoğun ürünlerin karbon fiyatlandırmasını içerir ve karbon kaçağını önlemeyi amaçlar. Karbon kaçağı, üreticilerin karbon maliyetlerinden kaçınmak amacıyla daha az sıkı düzenlemelere sahip ülkelerde üretim yapma riskidir. CBAM, ithal edilen ürünlerin AB’deki karbon maliyetlerine eşdeğer bir maliyetle karşılaşmalarını sağlayarak, AB içinde ve dışında sürdürülebilir üretim uygulamalarını teşvik etmeyi hedefler.
CBAM’ın Kademeli Uygulanması
CBAM, AB sınırlarına ithal edilen çelik, alüminyum, gübre, elektrik ve çimento gibi karbon yoğun ürünleri hedef alır. Mekanizma, 2026 yılına kadar kademeli olarak uygulanacak olup, bu süreç boyunca hem ithalatçılar hem de üreticiler için bir uyum süresi tanınacaktır. CBAM’ın uygulanması şu şekilde aşamalı olarak planlanmıştır:
2023 – 2025: Pilot Dönemi
CBAM’ın ilk aşaması, 1 Ekim 2023 tarihinde başladı ve 2025 sonuna kadar sürecek. Bu dönemde ithalatçılar, ithal ettikleri malların karbon içeriklerini raporlamak zorunda olacak, ancak herhangi bir maliyet ödeme zorunluluğu olmayacaktır. Bu, AB’nin üreticilere ve ithalatçılara mekanizmaya alışma fırsatı sunarak, karbon içeriğiyle ilgili veri toplama ve raporlama süreçlerini iyileştirme amacını taşır.
2026: Tam Uygulama
1 Ocak 2026’dan itibaren CBAM tam anlamıyla devreye girecek ve ithalatçılar, ithal ettikleri malların karbon içeriklerine göre CBAM sertifikaları satın almak zorunda kalacak. Bu sertifikalar, AB Emisyon Ticaret Sistemi’ne (ETS) benzer bir şekilde çalışacak ve karbon yoğun ürünler için bir tür fiyatlandırma mekanizması işlevi görecek.
CBAM’ın Amaçları ve Faydaları
CBAM’ın en önemli amacı, karbon kaçağını önleyerek AB’nin yeşil dönüşümünü korumak ve hızlandırmaktır. Avrupa’da karbon yoğun sektörlerde sıkı düzenlemeler ve karbon fiyatlandırması getirilirken, bu sektörlerde üretim yapmanın maliyeti artmaktadır. Eğer bu maliyet farkı ithal edilen ürünlere yansıtılmazsa, AB’li üreticiler dezavantajlı duruma düşebilir ve üretim süreçlerini daha az katı düzenlemelere sahip ülkelere taşıma riskine girebilirler. CBAM bu sorunu şu yollarla çözmeyi hedefler:
Karbon Fiyatlandırmasında Eşitlik
AB’de faaliyet gösteren üreticiler, Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kapsamında karbon emisyonlarına yönelik bedel ödemek zorundadır. CBAM ile AB dışındaki üreticiler de benzer bir maliyetle karşılaşacak, bu da üreticiler arasındaki karbon maliyeti farklılığını ortadan kaldıracaktır. Böylece hem AB içinde hem de ithalat yoluyla gelen ürünler karbon emisyonlarına yönelik eşit koşullarda değerlendirilecek.
Küresel Karbon Azaltımını Teşvik
CBAM, sadece AB sınırları içinde değil, küresel ölçekte de karbon azaltımını teşvik etmektedir. AB dışındaki ülkeler, AB pazarına girmek için üretim süreçlerini daha sürdürülebilir hale getirmek zorunda kalacaklar. Bu da küresel tedarik zincirlerinde karbon ayak izinin azaltılmasına katkı sağlayacak.
İnovasyonu ve Düşük Karbon Teknolojilerini Desteklemek
Karbon yoğun sektörler, CBAM’ın maliyetlerini karşılayabilmek için daha verimli ve düşük karbonlu üretim teknolojilerine yatırım yapmak zorunda kalacaklar. Bu durum, sürdürülebilir inovasyonu teşvik ederek, temiz enerji teknolojilerine olan talebi artırabilir.
CBAM’ın Küresel Etkileri
CBAM, sadece AB’yi değil, aynı zamanda küresel ticaret dinamiklerini de etkileyebilir. Özellikle ABD, Çin, Hindistan ve Rusya gibi büyük sanayi ülkeleri, AB’ye yaptıkları ihracatlar üzerinde önemli maliyet artışlarıyla karşı karşıya kalabilirler. Bu durum, ülkelerin kendi karbon düzenlemelerini gözden geçirmelerine ve karbon emisyonlarını azaltıcı politikalar geliştirmelerine yol açabilir.
Bununla birlikte, CBAM’ın Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına uygun olup olmadığı konusunda tartışmalar sürmektedir. Birçok ülke, CBAM’ın ticarette ayrımcılığa yol açabileceği endişesi taşırken, AB, bu mekanizmanın iklim değişikliğiyle küresel ölçekte mücadele için bir gereklilik olduğunu savunmaktadır.
Çapraz Sınır Karbon Mekanizması (CBAM), Avrupa Birliği’nin iklim hedefleri doğrultusunda karbon emisyonlarını azaltma ve karbon kaçağını önleme amacıyla geliştirilmiş bir politikadır. 2023 yılında başlayan kademeli uygulama süreci, 2026’da tam anlamıyla devreye girecek ve ithal ürünlerin karbon içeriklerine göre bir fiyatlandırma yapılacaktır. CBAM, hem AB içinde hem de küresel ölçekte karbon azaltımını teşvik edecek, karbon yoğun sektörlerde sürdürülebilir üretim teknolojilerinin gelişmesine katkıda bulunacaktır. Bu politika, AB’nin iklim hedeflerine ulaşmasını sağlarken, küresel ticarette karbon ayak izinin azaltılması için de önemli bir adım olacaktır.
Son yıllarda, hem varlık sahiplerinin hem de yöneticilerin UNPRI ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi küresel girişimleri giderek daha fazla benimsemesiyle, yatırımcıların ilgisinde ESG uyumlu yatırımlara doğru gözle görülür bir değişim yaşandı. Bu eğilime, sürdürülebilir yatırım seçeneklerine yönelik perakende talebinde gözle görülür bir artış eşlik ediyor. Bu değişimler, varlık sahiplerinin ve yöneticilerinin ESG hakkındaki duruşlarını ve yatırım karar alma süreçlerindeki rolünü net bir şekilde tanımlamaları için bir fırsat yaratıyor.
ESG faktörleri ile yatırım kararı alma arasındaki gelişen bağlantı, fonları ve varlık yönetimi sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Varlık sahipleri ve yöneticileri, önerilen herhangi bir işlemde veya yatırım kararında ESG hususlarını hesaba katmak konusunda kendilerini giderek daha fazla yükümlü buluyorlar. Bu, sürdürülebilirlik risklerinin uygun şekilde değerlendirilmesini ve yatırımların müvekkillerinin veya yararlanıcılarının ESG tercihleriyle uyumlu olmasını sağlar. Sonuç olarak, ESG konularının entegrasyonu yalnızca bir uyum çalışması olmaktan çıkıp varlık sahipleri ve yöneticileri için temel bir iş hususu haline geldi.
Bu gelişmeleri yakından takip ederek, işletmelerin ESG süreçlerinde ihtiyaçları olan entegrasyonu sağlama konusunda geniş deneyime sahibiz. Hizmetlerimiz, organizasyon düzeyinde stratejik ve operasyonel tavsiyeler sunmaktan, ESG ile ilgili stratejilerin başlatılmasına veya yatırım yapılmasına yardımcı olmaya kadar uzanır.
Kurumsal amaç, hesap verebilirlik ve operasyonel dayanıklılığa artan vurgu, kurumsal stratejiler kapsamında çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hususlarının önemini artırmaya devam ediyor.
Geçmişte bu tür konular genellikle finansal değeri azaltıcı olarak görülebilirken, artık sürdürülebilir iş uygulamalarının yalnızca riskleri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda şirketlerin değerini de artırdığına dair giderek artan bir farkındalık var. Her işletmenin farklı riskleri olsa da, iklim değişikliği etkisi, yolsuzluk gibi etik ihlaller, işçi hakları ihlalleri, modern kölelik ve insan hakları ihlalleri, cinsel taciz iddiaları, iş yeri kültürü ve vergi kaçakçılığı gibi konular yaygın riskler arasında yer alıyor.
İşletmelere, fırsatları yakalarken ESG risklerini etkili bir şekilde yönetmeye yönelik stratejileri anlamalarına ve uygulama süreçlerinde yol arkadaşı oluyoruz. Yönetişim, insan hakları, iklimle ilgili kaygılar ve topluluk katılımını kapsayan derin uzmanlığımızdan ve kapsamlı pazar bilgimizden yararlanarak, işletmelerin uzun vadeli dayanıklı temellerde, başarı bir ESG ortamını en sağlıklı yöntemlerle yönetecek stratejileri geliştiriyoruz.