Alternatif varlık yönetimi sektörünü etkileyen önemli bir hamleyle, Birleşik Krallık Mali Davranış Otoritesi (UK Financial Conduct Authority – FCA) yakın zamanda merakla beklenen Sürdürülebilirlik Açıklama Gereksinimlerini (Sustainability DisclosureRequirements – SDR) açıkladı. Bu düzenlemeler, iki gecikmeden sonra, çoğu varlık yöneticisi için kapsamlı sürdürülebilirlik raporlaması zorunlulukları getirecek ve sektör içinde şeffaflığı ve hesap verebilirliği artırmayı amaçlayan bir etiketleme sistemi ile tamamlanacak.
SDR’nin kullanıma sunulması, Birleşik Krallık finans piyasasının sürdürülebilirlik zorunluluklarıyla uyumlu hale getirilmesine yönelik önemli bir adıma işaret ediyor. Bununla birlikte, daha yakından incelendiğinde, endüstrinin farklı bölümleri arasında farklılık gösteren sonuçları olan incelikli bir manzara ortaya çıkıyor.
Kapsam ve Sınırlamalar
Yeni kurallar öncelikle Birleşik Krallık merkezli fon yöneticilerini ve onların Birleşik Krallık fonlarını hedef alıyor; Birleşik Krallık dışı yöneticileri olan birçok özel sermaye firması, Birleşik Krallık merkezli kuruluşlarla işbirliği yapsalar bile düzenleme kapsamının dışında yer alıyor
Kuralların gelecekte genişletilmesi öngörülse de mevcut kapsam, özel sermaye alanının önemli bir bölümünü büyük ölçüde kapsam dışı bırakıyor.
Üstelik, düzenlemelerin etkisi asimetrik; hükümlerin ağırlıklı olarak perakende yatırımcılarına yönelik olması, kurumsal yatırımcıları nispeten daha hafif yükümlülüklere maruz bırakmaktadır. Birleşik Krallık tarafından yetkilendirilen tüm yöneticilerin bir “yeşil yıkama karşıtı” kurala uyması gerekmesine rağmen, ürünlerdeki etiketlemenin kullanımı, özellikle kurumsal müşterilere hizmet veren firmalar için isteğe bağlı olmaya devam etmekte. Yani, etiketleme seçenekleri de dahil olmak üzere kurallar, kurumsal müşterilere hizmet veren firmalar üzerinde daha az etki yaratarak, perakende yatırımcıları için şeffaflığı artırmak üzere tasarlanmış.
Etiketleme Kriterleri ve Etkileri
Etiketleme çerçevesini tercih edenler için FCA, farklı sürdürülebilirlik temalarını yansıtan dört farklı etiket sunarak çıtayı gözle görülür derecede yüksek tutuyor. Özellikle etiketli ürünlerin katı kriterleri karşılaması ve yatırımların en az %70’inin seçilen etiketin standartlarına uygun olması gerekiyor. Bu titizlik, düzenleyici kurumun sürdürülebilir yatırımda şeffaflığı ve güvenilirliği artırma konusundaki kararlılığının altını çiziyor; ancak bu, piyasanın benimsenmesi açısından olası bazı sonuçlar da doğuruyor.
Birleşik Krallık’ın yaklaşımı, perakende ve kurumsal fonlar genelinde tek tip standartlar uygulayan AB’nin SFDR’si ile keskin bir tezat oluştursa da, FCA’nın mantığı, profesyonel yatırımcıların fon yöneticilerinin ESG stratejilerini bağımsız olarak incelemelerine olanak sağlamaya odaklanması. Yeşil yıkama karşıtı bir kuralın dahil edilmesi, yatırımcıların güvenini daha da artırıyor ve yönetim kurulu genelinde açık ve doğru sürdürülebilirlik açıklamalarının zorunluluğunu vurguluyor.
Raporlama Yükümlülükleri
Etiketleme gereksinimlerine paralel olarak varlık yöneticileri, özellikle Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (ESG) faktörlerle ilgili olarak genişletilmiş raporlama yükümlülükleriyle karşı karşıya. Varlıkları 5 milyar £ ile 50 milyar £ arasında olan firmalar, temel ESG boyutlarını kapsayan kapsamlı raporlar sunmak zorundalar ve bu raporlar, Task Force on Climate-relatedFinancial Disclosures (TCFD), IFRS sürdürülebilirlik açıklama standardı, SASB Standartları ve GRI kılavuzları gibi kurumsal küresel standartlara uyumlu olmak zorunda.
İleriye Bakmak
Sektör yeni düzenleme ortamına uyum sağladıkça, birkaç önemli husus da ortaya çıkıyor. İlk olarak, SDR sürdürülebilir finansa doğru kayda değer bir adımı temsil etse de etkisi, piyasanın daha geniş çapta benimsenmesine ve düzenleyici gelişmelere bağlı olmaya devam ediyor. İkinci olarak, Birleşik Krallık ve AB düzenleyici çerçeveleri arasındaki farklılık, küresel sürdürülebilirlik standartlarını yönetmenin karmaşıklığı ile firmaları yüzyüze bırakıyor ve bu da farklı yetki alanlarında faaliyet gösteren varlık yöneticilerinin incelikli bir yaklaşımını gerekli kılıyor.
Nihayetinde SDR, Birleşik Krallık alternatif varlık yönetimi alanında sürdürülebilirlik açıklamalarını ve şeffaflığı artırmak için hayati adımları sunarken, nihai etkinliği, sektör çapında uyumluluğa, yatırımcı katılımına ve devam eden düzenleyici diyaloğa bağlı olacaktır. Varlık yöneticileri bu gelişen dinamikleri yönetirken, güçlü ESG entegrasyonuna ve şeffaf raporlamaya olan bağlılık, sürdürülebilir finansın değişen çizgilerini yönlendirmede çok önemli olacaktır.
Son yıllarda, hem varlık sahiplerinin hem de yöneticilerin UNPRI ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi küresel girişimleri giderek daha fazla benimsemesiyle, yatırımcıların ilgisinde ESG uyumlu yatırımlara doğru gözle görülür bir değişim yaşandı. Bu eğilime, sürdürülebilir yatırım seçeneklerine yönelik perakende talebinde gözle görülür bir artış eşlik ediyor. Bu değişimler, varlık sahiplerinin ve yöneticilerinin ESG hakkındaki duruşlarını ve yatırım karar alma süreçlerindeki rolünü net bir şekilde tanımlamaları için bir fırsat yaratıyor.
ESG faktörleri ile yatırım kararı alma arasındaki gelişen bağlantı, fonları ve varlık yönetimi sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Varlık sahipleri ve yöneticileri, önerilen herhangi bir işlemde veya yatırım kararında ESG hususlarını hesaba katmak konusunda kendilerini giderek daha fazla yükümlü buluyorlar. Bu, sürdürülebilirlik risklerinin uygun şekilde değerlendirilmesini ve yatırımların müvekkillerinin veya yararlanıcılarının ESG tercihleriyle uyumlu olmasını sağlar. Sonuç olarak, ESG konularının entegrasyonu yalnızca bir uyum çalışması olmaktan çıkıp varlık sahipleri ve yöneticileri için temel bir iş hususu haline geldi.
Bu gelişmeleri yakından takip ederek, işletmelerin ESG süreçlerinde ihtiyaçları olan entegrasyonu sağlama konusunda geniş deneyime sahibiz. Hizmetlerimiz, organizasyon düzeyinde stratejik ve operasyonel tavsiyeler sunmaktan, ESG ile ilgili stratejilerin başlatılmasına veya yatırım yapılmasına yardımcı olmaya kadar uzanır.
Kurumsal amaç, hesap verebilirlik ve operasyonel dayanıklılığa artan vurgu, kurumsal stratejiler kapsamında çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hususlarının önemini artırmaya devam ediyor.
Geçmişte bu tür konular genellikle finansal değeri azaltıcı olarak görülebilirken, artık sürdürülebilir iş uygulamalarının yalnızca riskleri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda şirketlerin değerini de artırdığına dair giderek artan bir farkındalık var. Her işletmenin farklı riskleri olsa da, iklim değişikliği etkisi, yolsuzluk gibi etik ihlaller, işçi hakları ihlalleri, modern kölelik ve insan hakları ihlalleri, cinsel taciz iddiaları, iş yeri kültürü ve vergi kaçakçılığı gibi konular yaygın riskler arasında yer alıyor.
İşletmelere, fırsatları yakalarken ESG risklerini etkili bir şekilde yönetmeye yönelik stratejileri anlamalarına ve uygulama süreçlerinde yol arkadaşı oluyoruz. Yönetişim, insan hakları, iklimle ilgili kaygılar ve topluluk katılımını kapsayan derin uzmanlığımızdan ve kapsamlı pazar bilgimizden yararlanarak, işletmelerin uzun vadeli dayanıklı temellerde, başarı bir ESG ortamını en sağlıklı yöntemlerle yönetecek stratejileri geliştiriyoruz.