Turizm sektörü, dünya genelinde önemli bir ekonomik faaliyet olmakla birlikte çevresel, sosyal ve kültürel etkilerle de doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle sürdürülebilirlik, turizm sektöründe son yıllarda giderek daha fazla önem kazanmıştır. Sürdürülebilir turizm, doğal kaynakların korunması, yerel kültürlerin yaşatılması ve toplumsal eşitsizliklerin azaltılması gibi unsurları içerir. Peki, sürdürülebilirlik turizm sektörünün neresinde ve hangi uygulamalar sektöre yön veriyor?
Sürdürülebilirlik Turizm Sektörünün Neresinde?
Sürdürülebilirlik, turizm sektörünün merkezine yerleşir. Artık sadece çevre dostu oteller veya ekoturizm turlarıyla sınırlı olmayan bir kavram haline gelmiştir. Küresel anlamda birçok ülke ve şirket, sürdürülebilirlik kriterlerini iş stratejilerinin bir parçası olarak kabul eder ve uygular. Turizmin, ekonomik büyüme sağlarken çevresel ve toplumsal zararlarını en aza indirmeyi hedefleyen bu yaklaşım, sektörde uzun vadeli başarının temelini oluşturur.
Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi (GSTC) Standartları
Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi (GSTC), sürdürülebilir turizm uygulamaları için uluslararası bir standart belirleyen bir organizasyondur. GSTC’nin belirlediği dört ana kriterşu şekildedir:
● Sosyo-ekonomik etkiler: Turizmin yerel topluluklar üzerindeki etkisi dikkate alınır. Yerel halkın sosyal ve ekonomik yarar sağladığı, yerel kültürlerin ve geleneklerin korunmasına önem verilir.
● Çevresel etkiler: Kaynakların verimli kullanımı, enerji tasarrufu, su yönetimi, atık yönetimi ve karbon salınımının azaltılması gibi çevresel kriterler içerir.
● Sürdürülebilir yönetim: Organizasyonların sürdürülebilirliği içselleştirebilmesi için bir yönetim altyapısının oluşturulması gerekir. Bu kriter, turizm organizasyonlarının sürdürülebilirlik politikalarını nasıl hayata geçirdiğini gösterir.
● Kültürel etkiler: Turizm faaliyetlerinin, yerel kültürler ve gelenekler üzerindeki etkileri minimize edilir. Yerel kültürlerin tanıtımı ve korunması, turizm faaliyetlerinde önemli bir yer tutar.
Bu kriterler, GSTC’nin oluşturduğu uluslararası normlarla uyumlu olup, sürdürülebilir turizmin daha yaygın bir şekilde kabul edilmesine olanak sağlar.
Türkiye’deki Güvenli Turizm Sertifika Programı ve Eklenen Sürdürülebilirlik Kriterleri
Türkiye’de, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından başlatılan Güvenli Turizm Sertifika Programı, özellikle pandemi sürecinde önemli bir rol oynadı ve bu program, 2022 itibariyle sürdürülebilirlik kriterleriyle daha da güçlendirildi. Programın sürdürülebilirlik kapsamında eklediği bazı önemli kriterler şunlardır:
● Enerji ve Su Tasarrufu: Oteller ve konaklama tesislerinde enerji tüketiminin azaltılması, su kaynaklarının verimli kullanılması.
● Atık Yönetimi ve Karbon Ayak İzi: Otellerde atıkların düzgün şekilde yönetilmesi ve karbon salınımının minimize edilmesi.
● Çevre Dostu Uygulamalar: Geri dönüşüm, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı gibi çevre dostu uygulamalar teşvik edilir.
● Sağlık ve Güvenlik Standartları: Konukların sağlığı için hijyen ve güvenlik önlemleri.
Bu kriterler, Türkiye’nin turizm sektöründeki sürdürülebilirlik hedeflerini uluslararası düzeye taşıyor. Sürdürülebilir turizm uygulamaları sayesinde, turizm sektörünün çevresel etkileri azalır, yerel ekonomiler güçlenir ve sektör daha sağlam adımlarla geleceğe ilerler.
Türkiye’deki Yeni Sürdürülebilirlik Çalışmaları
2025 yılının başında Türkiye, sürdürülebilir turizme yönelik önemli bir adım attı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından başlatılan Sürdürülebilir Turizm Programı kapsamında, Antalya gibi turizm odaklı şehirlerde, 400’ün üzerinde otel bu programa dahil oldu. Bu program, Türkiye’nin turizmdeki sürdürülebilirlik standartlarını uluslararası düzeye taşımayı hedefliyor. Ayrıca, Türkiye’deki turizm işletmeleri, doğa dostu tesisler inşa etme, kültürel mirası koruma ve yerel halkla sürdürülebilir işbirlikleri yapma konusunda önemli adımlar atıyor.
Uluslararası Düzeyde Turizmde Sürdürülebilirlik
Uluslararası alanda, sürdürülebilir turizm uygulamaları her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Özellikle Avrupa, sürdürülebilirlik konusunu ön plana çıkaran bir bölge olarak dikkat çekiyor. Turistler, konaklayacakları otellerin çevre dostu ve sosyal sorumluluk anlayışına sahip olmasına dikkat etmeye başladı. Örneğin, sürdürülebilirlik uygulamalarına odaklanan oteller, misafirlerin geri dönmesini sağlayan önemli bir faktör haline geldi. Ayrıca, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar, turizm sektörünün çevresel ve sosyal sorumluluklarını yerine getirmesi için teşviklerde bulunuyor.
Sürdürülebilir Turizm Geleceği
Sürdürülebilir turizm, yalnızca çevresel etkileri azaltmayı değil, aynı zamanda yerel halkın yaşam standartlarını yükseltmeyi, kültürel mirası korumayı ve turizm sektörünün ekonomik faydalarını yaymayı amaçlayan bir yaklaşımdır. Türkiye’nin bu alanda attığı adımlar, uluslararası rekabette avantaj sağlayacak ve dünya çapında daha sürdürülebilir bir turizm modelinin gelişmesine katkıda bulunacak. Sektördeki paydaşlar, sürdürülebilirlik uygulamalarını hayatlarına entegre ettikçe, bu alandaki başarılar daha da artacaktır.
Son yıllarda, hem varlık sahiplerinin hem de yöneticilerin UNPRI ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi küresel girişimleri giderek daha fazla benimsemesiyle, yatırımcıların ilgisinde ESG uyumlu yatırımlara doğru gözle görülür bir değişim yaşandı. Bu eğilime, sürdürülebilir yatırım seçeneklerine yönelik perakende talebinde gözle görülür bir artış eşlik ediyor. Bu değişimler, varlık sahiplerinin ve yöneticilerinin ESG hakkındaki duruşlarını ve yatırım karar alma süreçlerindeki rolünü net bir şekilde tanımlamaları için bir fırsat yaratıyor.
ESG faktörleri ile yatırım kararı alma arasındaki gelişen bağlantı, fonları ve varlık yönetimi sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Varlık sahipleri ve yöneticileri, önerilen herhangi bir işlemde veya yatırım kararında ESG hususlarını hesaba katmak konusunda kendilerini giderek daha fazla yükümlü buluyorlar. Bu, sürdürülebilirlik risklerinin uygun şekilde değerlendirilmesini ve yatırımların müvekkillerinin veya yararlanıcılarının ESG tercihleriyle uyumlu olmasını sağlar. Sonuç olarak, ESG konularının entegrasyonu yalnızca bir uyum çalışması olmaktan çıkıp varlık sahipleri ve yöneticileri için temel bir iş hususu haline geldi.
Bu gelişmeleri yakından takip ederek, işletmelerin ESG süreçlerinde ihtiyaçları olan entegrasyonu sağlama konusunda geniş deneyime sahibiz. Hizmetlerimiz, organizasyon düzeyinde stratejik ve operasyonel tavsiyeler sunmaktan, ESG ile ilgili stratejilerin başlatılmasına veya yatırım yapılmasına yardımcı olmaya kadar uzanır.
Kurumsal amaç, hesap verebilirlik ve operasyonel dayanıklılığa artan vurgu, kurumsal stratejiler kapsamında çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hususlarının önemini artırmaya devam ediyor.
Geçmişte bu tür konular genellikle finansal değeri azaltıcı olarak görülebilirken, artık sürdürülebilir iş uygulamalarının yalnızca riskleri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda şirketlerin değerini de artırdığına dair giderek artan bir farkındalık var. Her işletmenin farklı riskleri olsa da, iklim değişikliği etkisi, yolsuzluk gibi etik ihlaller, işçi hakları ihlalleri, modern kölelik ve insan hakları ihlalleri, cinsel taciz iddiaları, iş yeri kültürü ve vergi kaçakçılığı gibi konular yaygın riskler arasında yer alıyor.
İşletmelere, fırsatları yakalarken ESG risklerini etkili bir şekilde yönetmeye yönelik stratejileri anlamalarına ve uygulama süreçlerinde yol arkadaşı oluyoruz. Yönetişim, insan hakları, iklimle ilgili kaygılar ve topluluk katılımını kapsayan derin uzmanlığımızdan ve kapsamlı pazar bilgimizden yararlanarak, işletmelerin uzun vadeli dayanıklı temellerde, başarı bir ESG ortamını en sağlıklı yöntemlerle yönetecek stratejileri geliştiriyoruz.