İklim krizi artık yalnızca çevresel bir mesele olmaktan çıkmış, küresel ticaret ilişkilerini, ekonomik sürdürülebilirliği, sosyal adaleti ve hatta devletlerin egemenlik alanlarını yeniden tanımlayan çok katmanlı bir gerçekliğe dönüşmüştür. Türkiye’nin bu yeni gerçeklik karşısında ulusal pozisyonunu güncelleme çabası olarak değerlendirilmesi gereken İklim Kanunu Teklifi, yalnızca bir çevre mevzuatı taslağı değil; aynı zamanda kamu politikalarının dönüşümüne, ekonomik sistemin yeniden kurgulanmasına ve kurumsal yapılanmanın yeniden şekillenmesine yönelik önemli bir adımdır.
Teklifin Hukuki Niteliği ve Amacı
İklim Kanunu Teklifi, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi doğrultusunda iklim değişikliğiyle mücadelede ulusal düzeyde ilk kapsamlı yasal çerçeveyi oluşturmayı hedeflemektedir. 20 madde ve 2 geçici maddeden oluşan Teklif, temel olarak şu üç başlık altında toplanabilir:
Bu düzenlemelerle yalnızca çevre koruma hedeflenmemekte, aynı zamanda ekonomik faaliyetlerin “yeşil dönüşüm” ekseninde yeniden yapılanması teşvik edilmektedir. Bu nedenle Teklif, hem bir çevre politikası enstrümanı hem de bir ekonomik yönetişim aracı niteliği taşımaktadır.
Emiisyon Ticaret Sistemi ve Karbon Piyasası: Bir Dönüm Noktası
Teklifin en dikkat çekici yeniliği, Emisyon Ticaret Sistemi’nin (ETS) yasal zemin kazanmasıdır. Sistem, karbon yoğun sektörlerde faaliyet gösteren işletmelere sera gazı emisyon izni alma zorunluluğu getirirken, karbon kredisi ve tahsisat piyasaları üzerinden fiyatlandırma mekanizmaları öngörmektedir.
ETS sisteminin aktörleri olarak Karbon Piyasası Kurulu, Danışma Kurulu, EPDK, İklim Değişikliği Başkanlığı gibi kamu otoriteleri belirlenmiştir. Bu yönüyle sistemin denetimsel meşruiyeti desteklenmiş, ancak uygulama başarısı için ikincil mevzuatların zamanında, teknik yeterlilikle hazırlanması kritik olacaktır.
Dünyada ETS sistemlerinin suistimalle çevresel etkisizliğe dönüşebildiği örnekler dikkate alındığında, Teklifin pilot uygulama süreci içermesi isabetli bir tercih olarak değerlendirilebilir. Ancak bu geçiş sürecinin şeffaf, hesap verebilir ve bilim temelli yönetilmesi gerektiği açıktır.
Gelirler, Fon Yönetimi ve Sınırlamalar
Teklifin 12. maddesinde yer alan gelir kalemleri sınırlı sayıda belirlenmiş olup, bu gelirlerin yalnızca yeşil dönüşüm ve iklimle mücadele amaçlı kullanılacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak dış finansman, hibe ve fon desteği gibi uluslararası kaynakların muhtemel katkısına yer verilmemiş olması, önemli bir eksikliktir.
Özellikle Türkiye’nin Paris Anlaşmasını “gelişmekte olan ülke” statüsüyle onaylamış olduğu göz önüne alındığında, dış yardımların muhtemel katkısı mevzuatın mali mimarisine mutlaka dahil edilmelidir.
Tanım Eksiklikleri ve Teknik Tutarsızlıklar
Kanun taslaklarında teknik kavramların eksiksiz ve açık şekilde tanımlanması, uygulama birliğinin sağlanması açısından zorunludur. Ancak İklim Kanunu Teklifi’nde “iklim değişikliği”, “yeşil dönüşüm”, “iklimle mücadele” gibi temel kavramların tanımlarına yer verilmemesi, ileride ortaya çıkabilecek yorum farklılıklarının habercisidir.
Özellikle Danışma Kurulu’nun adlandırılmasındaki çelişkiler ve tanımların madde içeriği ile uyumsuzluğu, Teklifin yasa tekniği açısından yeniden ele alınması gerektiğini göstermektedir.
Uluslararası Bağlam ve Türkiye’nin Konumu
İklim Kanunu Teklifi, Türkiye’nin taraf olduğu BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Paris Anlaşması temel alınarak hazırlanmıştır. Türkiye, Ek I ülkesi olmakla birlikte “özel şartlara sahip ülke” olarak tanınmış tek Taraf Devlettir ve bu bağlamda gelişmiş ülkelerle aynı yükümlülüklere sahip değildir.
Paris Anlaşması sonrası AB, Şili, Nijerya, Avustralya gibi ülkeler kapsamlı iklim yasaları hayata geçirmiştir. Türkiye’nin bu süreçte geç kalmış bir düzenlemeyle sürece dahil olması, uluslararası ticaret ortaklarıyla olan ilişkilerini düzenlemesi açısından stratejik bir zorunluluk olarak okunmalıdır.
Eleştiriler ve Değerlendirme
a. Tarım ve Hayvancılık
Teklifin tarım ve hayvancılığı sekteye uğratacağına dair endişeler, kamuoyunda yer alsa da, Anayasal güvenceler ve Bakanlık açıklamaları dikkate alındığında bu endişeler mevcut metinden doğrudan kaynaklanmamaktadır.
b. KOBİ’ler Üzerindeki Etki
ETS’nin özellikle KOBİ’ler ve tarımsal üreticiler üzerinde ilave mali yük yaratacağı iddiası teknik olarak geçerlidir. Ancak bu maliyet artışları, karbon kaçağı riski ve uluslararası rekabet baskısı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Uygulama sürecinde kademeli geçiş, kamu destekleri ve kapasite artırımı gibi önlemler alınmadığı takdirde, eleştirilerde haklılık payı doğacaktır.
Süreç Yönetimi ve Katılımcılık Sorunu
Teklifin hazırlanma sürecinde şeffaflık ve paydaş katılımının yeterli düzeyde sağlanmamış olması, metne yönelik güven sorunu doğurmuştur. Oysa iklim mücadelesi, toplumun tüm kesimlerinin katkısını zorunlu kılar. Bu noktada, özellikle STK’lar, meslek birlikleri, sanayi temsilcileri ve akademik çevrelerin sürece dahil edilmemesi, meşruiyet zafiyeti yaratmaktadır.
Ne Yapılmalı?
İklim Kanunu Teklifi, Türkiye için yalnızca yasal bir metin değil; küresel sistemdeki yerini yeniden tayin etme iradesinin göstergesi olmalıdır. Ancak bu irade, aceleye getirilen, teknik yeterliliği tartışmalı, katılım sürecinden yoksun bir metinle değil; çağın gereklerine uygun, çok paydaşlı, stratejik vizyonla şekillendirilmiş bir iklim hukukuyla hayata geçmelidir.
Hukuk sistemimizin yalnızca bugünü değil, geleceği de koruyacak şekilde donatılması gereklidir. Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadelede öncü değilse bile gecikmiş bir izleyici de olmamalıdır.
Son yıllarda, hem varlık sahiplerinin hem de yöneticilerin UNPRI ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi küresel girişimleri giderek daha fazla benimsemesiyle, yatırımcıların ilgisinde ESG uyumlu yatırımlara doğru gözle görülür bir değişim yaşandı. Bu eğilime, sürdürülebilir yatırım seçeneklerine yönelik perakende talebinde gözle görülür bir artış eşlik ediyor. Bu değişimler, varlık sahiplerinin ve yöneticilerinin ESG hakkındaki duruşlarını ve yatırım karar alma süreçlerindeki rolünü net bir şekilde tanımlamaları için bir fırsat yaratıyor.
ESG faktörleri ile yatırım kararı alma arasındaki gelişen bağlantı, fonları ve varlık yönetimi sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Varlık sahipleri ve yöneticileri, önerilen herhangi bir işlemde veya yatırım kararında ESG hususlarını hesaba katmak konusunda kendilerini giderek daha fazla yükümlü buluyorlar. Bu, sürdürülebilirlik risklerinin uygun şekilde değerlendirilmesini ve yatırımların müvekkillerinin veya yararlanıcılarının ESG tercihleriyle uyumlu olmasını sağlar. Sonuç olarak, ESG konularının entegrasyonu yalnızca bir uyum çalışması olmaktan çıkıp varlık sahipleri ve yöneticileri için temel bir iş hususu haline geldi.
Bu gelişmeleri yakından takip ederek, işletmelerin ESG süreçlerinde ihtiyaçları olan entegrasyonu sağlama konusunda geniş deneyime sahibiz. Hizmetlerimiz, organizasyon düzeyinde stratejik ve operasyonel tavsiyeler sunmaktan, ESG ile ilgili stratejilerin başlatılmasına veya yatırım yapılmasına yardımcı olmaya kadar uzanır.
Kurumsal amaç, hesap verebilirlik ve operasyonel dayanıklılığa artan vurgu, kurumsal stratejiler kapsamında çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hususlarının önemini artırmaya devam ediyor.
Geçmişte bu tür konular genellikle finansal değeri azaltıcı olarak görülebilirken, artık sürdürülebilir iş uygulamalarının yalnızca riskleri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda şirketlerin değerini de artırdığına dair giderek artan bir farkındalık var. Her işletmenin farklı riskleri olsa da, iklim değişikliği etkisi, yolsuzluk gibi etik ihlaller, işçi hakları ihlalleri, modern kölelik ve insan hakları ihlalleri, cinsel taciz iddiaları, iş yeri kültürü ve vergi kaçakçılığı gibi konular yaygın riskler arasında yer alıyor.
İşletmelere, fırsatları yakalarken ESG risklerini etkili bir şekilde yönetmeye yönelik stratejileri anlamalarına ve uygulama süreçlerinde yol arkadaşı oluyoruz. Yönetişim, insan hakları, iklimle ilgili kaygılar ve topluluk katılımını kapsayan derin uzmanlığımızdan ve kapsamlı pazar bilgimizden yararlanarak, işletmelerin uzun vadeli dayanıklı temellerde, başarı bir ESG ortamını en sağlıklı yöntemlerle yönetecek stratejileri geliştiriyoruz.