Küresel ısınma ve iklim değişikliği, dünya genelinde ekonomik faaliyetleri ve ticaret sistemlerini yeniden şekillendiriyor. Sera gazı emisyonlarını azaltma çabaları ve sürdürülebilirlik hedefleri, hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların çevreyle uyumlu yeni düzenlemeler geliştirmesine öncülük ediyor. Avrupa Birliği (AB), bu kapsamda, Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal) doğrultusunda önemli çevre politikalarını devreye alıyor. Bu bağlamda, son dönemde Avrupa Birliği’nin iki önemli düzenlemesi, Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması (CBAM) ve Ormansızlaşma Olmayan Ürünler Tüzüğü (EUDR), dikkat çekiyor.
CBAM ve İşletmeler için Yeni Süreçler
AB, “Fit for 55” paketinin bir parçası olarak, karbon emisyonlarının azaltılmasını hedefleyen CBAM’ı hayata geçirdi. Bu mekanizma, AB’de üretilen ve ithal edilen çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre ve elektrik gibi malların karbon fiyatlarının eşitlenmesini amaçlıyor. CBAM, Avrupa Emisyon Ticaret Sistemi’ne (ETS) paralel olarak ithal ürünlerdeki karbon maliyetini dengelemeyi hedefleyen bir sistem olarak öne çıkıyor.
2023 yılı itibarıyla geçiş dönemine giren CBAM, bu süreçte mali yükümlülük getirmese de, işletmelerden ithal edilen mallara gömülü emisyon verilerini raporlamalarını talep ediyor. Özellikle 1 Ocak 2026’dan itibaren başlayacak mali yükümlülüklerle birlikte, işletmelerin bu mekanizmaya uyum sağlaması büyük önem taşıyor. Avrupa Komisyonu’nun geliştirdiği “CBAM Öz Değerlendirme Aracı”, ithalatçıların hangi ürünlerin CBAM kapsamına girdiğini belirlemelerine yardımcı oluyor ve raporlama gerekliliklerini şeffaflaştırıyor.
EUDR: Ormansızlaşmayla Mücadelede Yeni Dönem
Avrupa Birliği, doğal kaynakların korunması ve biyolojik çeşitliliğin desteklenmesi amacıyla EUDR’yi (Ormansızlaşma Olmayan Ürünler Tüzüğü) yürürlüğe koydu. Bu düzenleme, soya, palmiye yağı, kahve, kakao, kereste gibi ürünlerin AB pazarına erişiminde sürdürülebilirlik koşullarını zorunlu kılıyor. Ürünlerin, üretim süreçlerinde ormansızlaşmaya yol açmadığının kanıtlanması gerekiyor.
İşletmeler, tedarik zincirlerindeki her bir aşamayı detaylı şekilde analiz etmek, üretim yerinin coğrafi koordinatlarını belgelemek ve risk değerlendirme süreçlerini tamamlamak zorundalar. İlk olarak 2024’te yürürlüğe girmesi beklenen bu düzenleme, yeni bir ertelemeyle büyük ölçekli işletmeler için 2025’e, KOBİ’ler için ise 2026’ya uzatıldı. Bu ek süre, işletmelere hazırlık süreçlerini hızlandırma imkânı tanıyor.
Türk İşletmeler için Önemli Noktalar
AB ile ticaret yapan Türk şirketlerinin, bu iki önemli düzenlemeye uyum sağlaması, rekabet avantajlarını koruyabilmeleri açısından kritik öneme sahip. CBAM’ın raporlama döneminde işletmelerin karbon ayak izi verilerini doğru şekilde analiz etmeleri ve EUDR kapsamında ormansızlaşma riski taşıyan ürünler için şeffaf bir tedarik zinciri yönetimi kurmaları gerekiyor.
Bu süreçte, şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerini gözden geçirmesi ve mevzuata uyum sağlamak için gerekli teknolojik ve operasyonel altyapıyı kurması, uzun vadeli başarılarının anahtarı olacaktır. AB’nin bu düzenlemelerle küresel sürdürülebilirlik dönüşümünü hızlandırması, yalnızca çevresel etkileri azaltmakla kalmayıp, işletmelerin çevre dostu üretim süreçlerine geçişini teşvik eden bir zemin hazırlıyor.
Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamındaki düzenlemeler, hem çevresel hem de ekonomik boyutlarda önemli bir dönüşümün işaretlerini veriyor. CBAM ve EUDR gibi mekanizmalar, işletmelerin karbon nötr bir geleceğe hazırlanmasını zorunlu kılıyor. Bu nedenle, şirketlerin, bu düzenlemeler doğrultusunda stratejik adımlar atarak, küresel sürdürülebilirlik hedeflerine uyum sağlaması büyük önem taşıyor.
Son yıllarda, hem varlık sahiplerinin hem de yöneticilerin UNPRI ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi küresel girişimleri giderek daha fazla benimsemesiyle, yatırımcıların ilgisinde ESG uyumlu yatırımlara doğru gözle görülür bir değişim yaşandı. Bu eğilime, sürdürülebilir yatırım seçeneklerine yönelik perakende talebinde gözle görülür bir artış eşlik ediyor. Bu değişimler, varlık sahiplerinin ve yöneticilerinin ESG hakkındaki duruşlarını ve yatırım karar alma süreçlerindeki rolünü net bir şekilde tanımlamaları için bir fırsat yaratıyor.
ESG faktörleri ile yatırım kararı alma arasındaki gelişen bağlantı, fonları ve varlık yönetimi sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Varlık sahipleri ve yöneticileri, önerilen herhangi bir işlemde veya yatırım kararında ESG hususlarını hesaba katmak konusunda kendilerini giderek daha fazla yükümlü buluyorlar. Bu, sürdürülebilirlik risklerinin uygun şekilde değerlendirilmesini ve yatırımların müvekkillerinin veya yararlanıcılarının ESG tercihleriyle uyumlu olmasını sağlar. Sonuç olarak, ESG konularının entegrasyonu yalnızca bir uyum çalışması olmaktan çıkıp varlık sahipleri ve yöneticileri için temel bir iş hususu haline geldi.
Bu gelişmeleri yakından takip ederek, işletmelerin ESG süreçlerinde ihtiyaçları olan entegrasyonu sağlama konusunda geniş deneyime sahibiz. Hizmetlerimiz, organizasyon düzeyinde stratejik ve operasyonel tavsiyeler sunmaktan, ESG ile ilgili stratejilerin başlatılmasına veya yatırım yapılmasına yardımcı olmaya kadar uzanır.
Kurumsal amaç, hesap verebilirlik ve operasyonel dayanıklılığa artan vurgu, kurumsal stratejiler kapsamında çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hususlarının önemini artırmaya devam ediyor.
Geçmişte bu tür konular genellikle finansal değeri azaltıcı olarak görülebilirken, artık sürdürülebilir iş uygulamalarının yalnızca riskleri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda şirketlerin değerini de artırdığına dair giderek artan bir farkındalık var. Her işletmenin farklı riskleri olsa da, iklim değişikliği etkisi, yolsuzluk gibi etik ihlaller, işçi hakları ihlalleri, modern kölelik ve insan hakları ihlalleri, cinsel taciz iddiaları, iş yeri kültürü ve vergi kaçakçılığı gibi konular yaygın riskler arasında yer alıyor.
İşletmelere, fırsatları yakalarken ESG risklerini etkili bir şekilde yönetmeye yönelik stratejileri anlamalarına ve uygulama süreçlerinde yol arkadaşı oluyoruz. Yönetişim, insan hakları, iklimle ilgili kaygılar ve topluluk katılımını kapsayan derin uzmanlığımızdan ve kapsamlı pazar bilgimizden yararlanarak, işletmelerin uzun vadeli dayanıklı temellerde, başarı bir ESG ortamını en sağlıklı yöntemlerle yönetecek stratejileri geliştiriyoruz.