

Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payının artması, arz-talep dengesinin sağlanması ve şebeke güvenilirliğinin korunması bakımından enerji depolama faaliyetlerinin önemi giderek artıyor. Türkiye’de bu alanda hukuki çerçeve, ilk kez 09.05.2021 tarihli ve 31479 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektrik Piyasasında Depolama Faaliyetleri Yönetmeliği ile oluşturulmuştur. Yönetmelik, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na dayanılarak hazırlanmış olup, depolama faaliyetlerinin lisanslı ve lisanssız üretim, tüketim ve müstakil tesisler kapsamında yürütülmesine ilişkin düzenlemeleri içerir.
Yönetmelikte, elektrik depolama tesisi; elektrik enerjisini başka bir enerji türüne çevirerek depolayabilen ve depolanan enerjiyi kullanılmak üzere tekrar elektrik enerjisine çevirerek sisteme verebilen tesis olarak tanımlanmaktadır. Bu çerçevede, üç ana depolama tesisi türü öngörülmektedir:
Üretim Tesisine Bütünleşik Elektrik Depolama Tesisi
○ Lisanslı üretim tesislerine entegre edilebilmektedir.
○ Rüzgâr veya güneş enerjisine dayalı üretim tesislerine yönelik ön lisans başvurularında, depolama tesisi kurulması şartı getirilebilmektedir.
Tüketim Tesisine Bütünleşik Elektrik Depolama Tesisi
○ Tüketicilerin kendi tüketim tesisleriyle aynı ölçüm noktasında kurulabilmektedir.
○ Kurulu gücün, tüketim tesisinin bağlantı anlaşmasındaki sözleşme gücünü aşmaması gerekmektedir.
Müstakil Elektrik Depolama Tesisi
○ Üretim ve tüketim tesislerinden bağımsız olarak doğrudan şebekeye bağlanabilmektedir.
○ Tedarik veya toplayıcı lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından, 2 MW kurulu gücünden az olmamak kaydıyla kurulabilmektedir.
Lisanssız Üretim Tesisleri Açısından Düzenlemeler
Yönetmelik, lisanssız elektrik üretim tesislerinde de depolama ünitesi kurulmasına imkân tanımaktadır. Bu kapsamda çağrı mektubu alan ve ihtiyaç fazlası enerji için aylık mahsuplaşma uygulamasına tabi olan lisanssız üreticiler, kendi üretim tesislerine depolama sistemi entegre edebilmektedir.
Yönetmelikte Yer Alan Diğer Hususlar
● Depolama tesisleri, yan hizmetler ve dengeleme güç piyasasına katılım sağlayabilmektedir.
● Üretim tesisine bütünleşik depolama tesisleri, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) kapsamında değerlendirilebilmektedir.
● Depolama faaliyetleri, şebeke işletmecileri tarafından bağlantı görüşü verilmesi şartına tabidir.
Yönetmelikte Yapılan Yeni Düzenlemeler
İlk yayınlanmasından itibaren yönetmelikte çeşitli tadil ve değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler ile amaçlanan, yatırım ortamının öngörülebilirliğini artırmak ve depolama faaliyetlerinin daha etkin şekilde piyasa yapısına entegrasyonunu sağlamaktır. Yapılan güncellemeler özetle şu şekilde sıralanabilir:
● Başvuru ve Lisans Şartlarının Güncellenmesi: Ön lisans ve üretim lisansı başvurularında depolama ünitesine ilişkin teknik ve mali yeterlilik kriterleri detaylandırılmıştır.
● Kapasite Sınırları: Rüzgâr ve güneş enerjisine dayalı başvurularda öngörülen asgari ve azami kurulu güç şartları netleştirilmiştir.
● Yan Hizmetlere Katılım: Depolama tesislerinin yan hizmetler ve dengeleme piyasasındaki rollerine ilişkin usuller genişletilmiştir.
● Lisanssız Üretim ile İlişkilendirme: Lisanssız üreticilerin depolama entegrasyonuna dair süreçler kolaylaştırılmış ve mahsuplaşma yöntemleri yeniden düzenlenmiştir.
● Yatırımcı Yükümlülükleri: Depolama tesislerinin kurulacağı saha, kapasite ve bağlantı noktalarına dair yükümlülükler ayrıntılı hale getirilmiştir.
Elektrik Piyasasında Depolama Faaliyetleri Yönetmeliği, Türkiye’de depolama teknolojilerinin elektrik şebekesine entegrasyonunu sağlayan temel düzenleme olarak öne çıkmaktadır. Yönetmelik, hem lisanslı hem de lisanssız üretim faaliyetleri bakımından depolama sistemlerinin hukuki çerçevesini belirlemekte; aynı zamanda yan hizmetler, piyasa katılımı ve destek mekanizmaları açısından düzenleyici hükümler içermektedir. Yapılan değişikliklerle birlikte yönetmelik, enerji piyasasının ihtiyaçlarına ve teknolojik gelişmelere uyum sağlayacak şekilde güncellenmektedir.
Not: Bu makale, hukuki konulara ilgi duyan kişilerin genel bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır; ve hukuki danışmanlık yerine geçmez. Kapsamlı bir kaynak olma iddiası taşımaz ve yasal tavsiye olarak değerlendirilmemelidir.
Son yıllarda, hem varlık sahiplerinin hem de yöneticilerin UNPRI ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi küresel girişimleri giderek daha fazla benimsemesiyle, yatırımcıların ilgisinde ESG uyumlu yatırımlara doğru gözle görülür bir değişim yaşandı. Bu eğilime, sürdürülebilir yatırım seçeneklerine yönelik perakende talebinde gözle görülür bir artış eşlik ediyor. Bu değişimler, varlık sahiplerinin ve yöneticilerinin ESG hakkındaki duruşlarını ve yatırım karar alma süreçlerindeki rolünü net bir şekilde tanımlamaları için bir fırsat yaratıyor.
ESG faktörleri ile yatırım kararı alma arasındaki gelişen bağlantı, fonları ve varlık yönetimi sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Varlık sahipleri ve yöneticileri, önerilen herhangi bir işlemde veya yatırım kararında ESG hususlarını hesaba katmak konusunda kendilerini giderek daha fazla yükümlü buluyorlar. Bu, sürdürülebilirlik risklerinin uygun şekilde değerlendirilmesini ve yatırımların müvekkillerinin veya yararlanıcılarının ESG tercihleriyle uyumlu olmasını sağlar. Sonuç olarak, ESG konularının entegrasyonu yalnızca bir uyum çalışması olmaktan çıkıp varlık sahipleri ve yöneticileri için temel bir iş hususu haline geldi.
Bu gelişmeleri yakından takip ederek, işletmelerin ESG süreçlerinde ihtiyaçları olan entegrasyonu sağlama konusunda geniş deneyime sahibiz. Hizmetlerimiz, organizasyon düzeyinde stratejik ve operasyonel tavsiyeler sunmaktan, ESG ile ilgili stratejilerin başlatılmasına veya yatırım yapılmasına yardımcı olmaya kadar uzanır.
Kurumsal amaç, hesap verebilirlik ve operasyonel dayanıklılığa artan vurgu, kurumsal stratejiler kapsamında çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hususlarının önemini artırmaya devam ediyor.
Geçmişte bu tür konular genellikle finansal değeri azaltıcı olarak görülebilirken, artık sürdürülebilir iş uygulamalarının yalnızca riskleri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda şirketlerin değerini de artırdığına dair giderek artan bir farkındalık var. Her işletmenin farklı riskleri olsa da, iklim değişikliği etkisi, yolsuzluk gibi etik ihlaller, işçi hakları ihlalleri, modern kölelik ve insan hakları ihlalleri, cinsel taciz iddiaları, iş yeri kültürü ve vergi kaçakçılığı gibi konular yaygın riskler arasında yer alıyor.
İşletmelere, fırsatları yakalarken ESG risklerini etkili bir şekilde yönetmeye yönelik stratejileri anlamalarına ve uygulama süreçlerinde yol arkadaşı oluyoruz. Yönetişim, insan hakları, iklimle ilgili kaygılar ve topluluk katılımını kapsayan derin uzmanlığımızdan ve kapsamlı pazar bilgimizden yararlanarak, işletmelerin uzun vadeli dayanıklı temellerde, başarı bir ESG ortamını en sağlıklı yöntemlerle yönetecek stratejileri geliştiriyoruz.