Marka ihlali, ticari marka hukukunun en kritik konularından biridir ve şirketlerin ticari itibarlarını, pazar paylarını ve uzun vadeli başarılarını doğrudan etkileyebilir. Marka, bir ürün veya hizmeti diğerlerinden ayıran, tescilli isim, logo, slogan veya tasarım olabilir. Marka hukukunun temel amacı, bu tür unsurların izinsiz kullanımlarını engellemek, marka sahibinin haklarını korumak ve pazarın adil bir şekilde işlemesini sağlamaktır.
Marka ihlali, bir kişinin veya kurumun tescilli bir markayı izinsiz kullanması veya benzer bir markayı piyasaya sürerek karışıklık yaratması durumunda meydana gelir. Bu tür ihlaller yalnızca büyük, dünyaca ünlü markalar için değil, yeni başlayan startuplar için de büyük bir tehlike oluşturur. Her şirket, markasını kurarken yalnızca yaratıcı ve ticari fırsatları düşünmekle kalmamalı, aynı zamanda hukuki süreçlere, potansiyel dava risklerine ve ihlallerin yaratabileceği olası maliyetlere de hazırlıklı olmalı.
Marka hukuku, bir markanın korunmasını, tescil edilmesini, kullanımı üzerinde haklar verilmesini ve ihlallere karşı nasıl korunacağını belirler. Herhangi bir marka, yalnızca tescil edildiği ülkenin yasaları tarafından değil, global ölçekte de korunmak isteniyorsa, çeşitli uluslararası anlaşmalarla tescil edilmelidir. Bir marka ihlali, birçok farklı şekilde ortaya çıkabilir; başka bir şirket, benzer bir isim veya logo kullanarak karışıklık yaratabilir, ya da izinsiz şekilde tescilli bir markayı ticari faaliyetlerinde kullanabilir. Markanın itibarına zarar verme, müşteri sadakatini zedeleme ve satışları düşürme gibi sonuçlar doğuran ihlaller, genellikle uzun süren hukuki süreçlere yol açar.
Dünyaca ünlü markaların yaşadığı bazı davalar, bu tür ihlallerin nasıl büyük davalara dönüşebileceğini ve şirketler için ciddi mali ve itibari kayıplara neden olabileceğini göstermekte. Örneğin, Apple vs. Samsung davası, teknoloji dünyasında en çok bilinen marka ihlali davalarından biri. Apple, Samsung’un Galaxy serisi telefonlarının, iPhone’un tasarımını izinsiz olarak kopyaladığını ve bunun tüketicilerde karışıklık yarattığını iddia etmişti. Bu dava, patent ihlali ve tasarım hakları ihlali konularını içeriyordu ve dünya çapında büyük yankı uyandırmıştı. Mahkeme, Samsung’a 1 milyar dolar tazminat ödenmesine hükmetmiş, ancak bu miktar daha sonra temyiz aşamasında düşürülmüştü. Davanın sonunda, Samsung’uniPhone’un tasarımını değiştirmesi gerektiği sonucuna varılmıştı.
Bir diğer örnek ise, Louis Vuitton vs. Chewy Vuiton davası. Louis Vuitton, Chewy Vuitonadlı köpek oyuncakları markasının, kendi markasının logosunu ve desenlerini izinsiz kullandığını iddia etti. Louis Vuitton, bu durumun marka karışıklığına ve itibar zedelenmesine yol açtığını belirtti. Mahkeme, Louis Vuitton’un lehine karar vererek, Chewy Vuiton’un bu tasarımları kullanmasına engel oldu. Bu dava, ticari markaların yalnızca büyük şirketler için değil, aynı zamanda küçük işletmeler ve niş markalar için de önem taşıdığını ortaya koymuştu.
Nike vs. Adidas arasında yaşanan bir başka önemli dava, Nike’ın, Adidas’ın “Adizero” ayakkabılarının tasarımını taklit ettiğini iddia etmesiyle başlamıştı. Bu dava, tasarım ve marka ihlali ile ilgiliydi ve sonunda mahkeme, Adidas’ın ayakkabılarının Nike’a benzemediğine karar vererek davayı reddetmişti. Ancak bu dava, markaların tasarımlarına ne kadar dikkat etmeleri gerektiğini ve tescilli markaların korunması sürecinde sıkı bir denetim yapılması gerektiğine dikkat çekti.
Marka ihlali davaları, büyük şirketler için olduğu kadar küçük işletmeler ve startuplar için de büyük önem taşır. Yeni bir projeye başlamadan önce, markaların yasal süreçlere uygunlukları ve olası ihlallere karşı nasıl korunacağı hakkında derinlemesine düşünmek, ileride yaşanacak hukuki süreçlerden korunmak adına kritik bir adım.
Son yıllarda, hem varlık sahiplerinin hem de yöneticilerin UNPRI ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi küresel girişimleri giderek daha fazla benimsemesiyle, yatırımcıların ilgisinde ESG uyumlu yatırımlara doğru gözle görülür bir değişim yaşandı. Bu eğilime, sürdürülebilir yatırım seçeneklerine yönelik perakende talebinde gözle görülür bir artış eşlik ediyor. Bu değişimler, varlık sahiplerinin ve yöneticilerinin ESG hakkındaki duruşlarını ve yatırım karar alma süreçlerindeki rolünü net bir şekilde tanımlamaları için bir fırsat yaratıyor.
ESG faktörleri ile yatırım kararı alma arasındaki gelişen bağlantı, fonları ve varlık yönetimi sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Varlık sahipleri ve yöneticileri, önerilen herhangi bir işlemde veya yatırım kararında ESG hususlarını hesaba katmak konusunda kendilerini giderek daha fazla yükümlü buluyorlar. Bu, sürdürülebilirlik risklerinin uygun şekilde değerlendirilmesini ve yatırımların müvekkillerinin veya yararlanıcılarının ESG tercihleriyle uyumlu olmasını sağlar. Sonuç olarak, ESG konularının entegrasyonu yalnızca bir uyum çalışması olmaktan çıkıp varlık sahipleri ve yöneticileri için temel bir iş hususu haline geldi.
Bu gelişmeleri yakından takip ederek, işletmelerin ESG süreçlerinde ihtiyaçları olan entegrasyonu sağlama konusunda geniş deneyime sahibiz. Hizmetlerimiz, organizasyon düzeyinde stratejik ve operasyonel tavsiyeler sunmaktan, ESG ile ilgili stratejilerin başlatılmasına veya yatırım yapılmasına yardımcı olmaya kadar uzanır.
Kurumsal amaç, hesap verebilirlik ve operasyonel dayanıklılığa artan vurgu, kurumsal stratejiler kapsamında çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hususlarının önemini artırmaya devam ediyor.
Geçmişte bu tür konular genellikle finansal değeri azaltıcı olarak görülebilirken, artık sürdürülebilir iş uygulamalarının yalnızca riskleri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda şirketlerin değerini de artırdığına dair giderek artan bir farkındalık var. Her işletmenin farklı riskleri olsa da, iklim değişikliği etkisi, yolsuzluk gibi etik ihlaller, işçi hakları ihlalleri, modern kölelik ve insan hakları ihlalleri, cinsel taciz iddiaları, iş yeri kültürü ve vergi kaçakçılığı gibi konular yaygın riskler arasında yer alıyor.
İşletmelere, fırsatları yakalarken ESG risklerini etkili bir şekilde yönetmeye yönelik stratejileri anlamalarına ve uygulama süreçlerinde yol arkadaşı oluyoruz. Yönetişim, insan hakları, iklimle ilgili kaygılar ve topluluk katılımını kapsayan derin uzmanlığımızdan ve kapsamlı pazar bilgimizden yararlanarak, işletmelerin uzun vadeli dayanıklı temellerde, başarı bir ESG ortamını en sağlıklı yöntemlerle yönetecek stratejileri geliştiriyoruz.